7 Aralık İsmet Özel Köşe Yazısı
Başını örten kız dünyayı izah etmek için mi, yoksa dünyayı değiştirmek için mi felsefe bilecek? Ne biri, ne öteki. Başını örten kızın felsefe bilişi bir işe yarayacaksa onun şahsi mensubiyeti ve mensubiyetin aidiyete dönüşüp dönüşmediği hususunun tetkikine yarayacak. Bana ne mensubiyetten, aidiyetten diyen kızın başını örtmesi bir fenalıktır. Bu kızdan beklenecek şey hayatımızdaki loşluğa bekçilik yapmasıdır.
Hayatımızda hem kurtulunması gereken bir loşluk, hem de doldurulması gereken bir boşluk var. İnsan olarak loşluğun ve boşluğun hayatımızda olduğunun farkına yaratılış gayemizin Allah’a kullukta bulunduğunu öğrendiğimiz zaman varıyoruz. Allah’a kulluğun yegâne varlık sebebimiz olduğu bize bildirildiğinde sevinçten havalara uçacak bir yapıda değiliz. İlâh veya hayvan değil de insan isek yapımız aklın ve şehvetin nispetsiz harmanını aksettirir. İçimizdeki dürtülerin istikameti ya ilâhlaşmamızı veya hayvanlık şartlarının zevkini çıkarmamızı âmirdir. Boşluğu aklederek doldurabilir, loşluktan işitip itaat ederek kurtulabiliriz. Başını örten kız neyi akledeceği bilgisine, işitilmeğe değer olanın neyi ihata ettiği ferasetine felsefe bilerek kavuşacak.
Günümüz şartlarında esrarlı bir biçimde akıl fukaralığına rağbet edildiği vaki. Buna yaratılış gayesi Allah’a kulluk olan bir fert sıfatıyla bir şey yapacak mısınız? Aklınızı başınıza almak gibi bir niyetiniz varsa hareketlerinizi geçen günlerde müftülere resmî nikâh kıyma yetkisinin tanınmasıyla İslâm’ın zerrece alâkası olmadığı fikriyle yürütürsünüz. Yürütür müsünüz? Hareketlerinizin yürütülmeğe değer şeyler olup olmadığına bir bakın. Kendinizi Türk saymıyorsanız hareketlerinizi hangi fikirle yürüttüğünüzü gizleme sıkıntınız olabilir. İhtimal ki, öyledir. Dikkatini İslâm’da bir ruhban zümresi olmadığına çevirenler sadece İslâm’dan İslâm’ın şifa oluşu sebebiyle medet umanlardır. Buna mukabil birileri Müslüman görünüp rahiplik rolü oynama hevesine kapılmışsa bunların İslâm aleyhine bir hareket yürüttüklerine dikkat çekmemek onlardan biri olunduğunun göstergesidir.
Türkiye’nin Hıristiyanlaştırılması karşısında ahlayıp puflamalarımın faydasızlığını bilerek yazıyorum bunları. Bu günlerde, yani yirmi birinci Hıristiyan yüzyılının on yedinci senesi sonlarında Türkiye’de neler olup bittiğine akıl erdirebilmek için geride bıraktığımız yıllar içinde Joan Baez’in ülkemize gelerek verdiği konser sırasında ABD başkanlığı koltuğunu işgal eden zatın adını vererek alenen “Bush is an idiot” dediğini ve bu yüzden hakkında her hangi bir kovuşturma başlatıldığına muttali olunmadığını hatırlamanın faydasına inanıyorum. Acaba şarkıcı kadın böyle bir söz sarf etmek için ABD dışında bulunma fırsatını mı kullandı? Hiç sanmıyorum. Cumhuriyetin ilânından itibaren Türkiye tesmiye edilen ülkede bulunuyordu ve zannına kapıldığı şey Türkiye’de Türklerin kendi toprakları hakkında hassasiyet hissi taşıdıkları idi.
Joan Baez ne Türkiye Cumhuriyeti sınırları dâhilinde Atatürk’ten ancak suç işlemeksizin söz etme mecburiyeti altında bulunulduğunu bilen biriydi, ne de meriyetteki TC kanunları muvacehesinde halkın “Atatürk’ü Koruma Kanunu” olarak bildiği, CHP’nin muhalefetine rağmen Demokrat Parti oylarıyla yasalaşmış bir hukukî saha icat edildiğinden haberi vardı. Türkiye’de Atatürk’ten menfi mânâda söz etmek suçtur. Ben bu yazıda suç işlememeğe gayret edeceğim. 57 yıllık ömrünün olsa olsa üç, bilemedin dört yılını Atatürk soyadı taşıyarak (Kız kardeşine lâyık görülen soyadı “Atadan”dır.) geçiren zat gece yarısını geçmiş bir vakitte veya gecenin bir vaktinde öldü ise ve bize ölüm ânı olarak bildirilen vakit kutlama yapılabilir bir vakti ifade ediyorsa bu durum bizde Mustafa Kemal hakkında başka şeylerin de aslını bilme arzusunu kamçılamayacak mıdır?
Kimin, hangi konuda, ne kadar ciddi kalabilecek gücü var? Mızraklı İlmihal’de “La ilahe illallah”ın ilk faydasının boynu kılıçtan kurtarmak olduğu yazıyor. Benim bu güne kadar boynu kılıç tehdidi altında birilerinden haber alındığına şahit olmuşluğum yok. Hayatını kelime-i şahadetin ne anlam ifade ettiğinden bütünüyle tecrit etmiş insanlar arasında ömürler tüketiyoruz. Bu bahsi atlayıp neyi konuşacak, hangi konuda kendimizi temize çıkaracağız? Kendini paklamamış kimselerin gözünde temize çıkmanın hiçbir mânâ taşımadığını biliyoruz. Bildiğimiz tek şey bu. Mânâsızlık hoşumuza gidiyor.
anayasa değişikliği, seçimler, referandum 