Türk askerine mehmetcik diyoruz? Peki neden?
Ne yapmıştı Fahrettin Paşa Medine’de? Askerlerinin birer küçük Muhammed olduğunu tespit etmişti. “Mehmetçik” ifadesi Medine Müdafaasının hatırasıdır. 1917’den sonra “Mehmetçik” sözü erat için kullanılır oldu, zabitan için değil. Ümmet-i Muhammed’in başına ne geldiğini Fahrettin Paşa biliyordu. Bu bilgisi ona adı “kutsal emanetler” diye geçen eşyayı İstanbul’a, paha biçilemez Türk şehrine nakletme yükü yükledi. Günümüzde Müslüman kisvesiyle ortalıkta dolaşanlara sorulsa bu tutuma “tarihi eser kaçakçılığı” yaftası yapıştıracakları besbelli. Besbelli olan hiç birinin Türk İstanbul tamlamasına anlam veremeyişleridir. İstanbul haricinde nerede kâfir tasallutundan korunabilirdi Medine’de muhafaza edilemeyen? Söğüt, Bursa, Edirne Osmanlı sülâlesine payitahtlık etti. İstanbul ise üstünlüğünü dünyanın gözüne sokan Türklerindi.
14 Haziran 2014
İsmet Özel
Fahreddin Paşa bir gün cuma namazında minbere çıkar ve askerlerine hitaben; ‘Evlatlarım biliyorum çok açsınız. Aylardır doğru dürüst bir şey yiyemediniz. Ama unutmayın, biz burada Kâinatın Efendisini müdafaa ediyoruz. Bu sebeple açlığınız iyice bastırdığında çölden çekirge toplayın, çekirge yiyin. Çekirge eti serçe etine benzer. Zamanında sahabe de yemiştir, siz de yiyebilirsiniz.’
Istanbul hükümetinin Medine’yi teslim edin emrine rağmen yedi ay daha savunmayı sürdürdük. Ama sonunda asker açlıktan çekirge yemeye başladı, Fahreddin Paşa, kendi komutanları tarafından zorla İngilizlere teslim edildi.
Medine Müdafaası’nın en hazin tablosu o gün yaşanırken; Paşa kendini uğurlayan askerlerine tek tek sarıldı ‘hakkınızı helal edin, siz görevinizi yaptınız’ dedi. Rasûlullah’ın türbesindeki gümüş parmaklıklara yüzünü yasladı ve ” Ya Rasûlullah! Seni korumak için buraya geldim ama beni de korumak sana düştü”
Amerika’nın keşfinden önce Osmanlıların icat ettikleri devlet dini nasıl Mekke ve Medine’yi temellük etmekle gücünü pekiştirmeği planladıysa mevcudiyetine devamlılık kazandırabilmek için de öylece önce Mekke’den, sonra da Medine’den feragat etme rızasını gösterdi. Türk bayrağı 1916 Hıristiyan yılına kadar Mekke kalesinde dalgalanıyordu. Cihan Savaşı’nda Türkler o bayrağın ebediyen yerinde kalması için ne yapabileceklerse yapmak için seferber olmuşlardı. O bayrağın ebediyen yerinde kalması için seferber olmağı vazife bilenler sadece Türklerdi ve bu muvazzaflar olanca Türklüklerini o bayrağın ebediyen yerinde kalmasından alıyorlardı. Peki, al sancağı Mekke kalesinden indirenler kimlerdi? Din yalnızca Allah’ın oluncaya kadar atının dizginini bırakmayanlar mı? Değil, milyonlarca kere değil. Medine’de yaptığını Anadolu’da yapmasın diye Fahrettin Paşa’yı “Millî Mücadele” tesmiye ettikleri tezgaha yanaştırmadılar. Kabil’e sefir tayin ettiler.
14 Haziran 2014
İsmet özel
Fahreddin Paşa hakkında wikideki bilgiler

Rusçuk’ta doğdu, 93 Harbi’nden sonra ailesiyle birlikte İstanbul’a yerleşti. Mekteb-i Harbiye’yi birincilikle bitirdi. Erkan-ı Harbiye Mektebi’ni bitirdikten sonra 1891 yılında Kurmay Yüzbaşı rütbesiyle göreve başladı. Balkan Savaşı’nda Çatalca savunmasında ve Edirne’nin geri alınışı’nda görev aldı.
I. Dünya Savaşı başladığında 4. Ordu’ya bağlı 12. Kolordu komutanı olarak Musul’da bulunuyordu. 1915 yılında 4. Ordu komutan vekilliğine getirildi. Bu bölgede iken hem tehcire tabi tutulan Ermenileri yerleştirmesiyle uğraştı aynı zamanda Urfa, Zeytun, Musadağı ve Haçin’deki Ermeni isyanlarını bastırdı.
1916 yılında 4. Ordu komutanı Cemal Paşa tarafından Medine’deki Hicaz Kuvve-i Seferiyesi komutanlığına atandı. İngilizlerin desteğinde isyana girişen Şerif Hüseyin ordusuna karşı, kısıtlı imkanlara rağmen yaptığı Medine Müdafaası büyük takdir topladı.
Medine Kuşatması’ndan sonra savaş esiri olarak önce 27 Ocak 1919 tarihinde Mısır’a daha sonra da 5 Ağustos 1919 tarihinde Malta’ya sürgün edildi.[2] Sürgün sırasında, savaş suçlularını yargılamak üzere İtilaf Devletleri tarafından İstanbul’da kurulan Kürt Nemrut Mustafa Paşa Divan-ı Harbi adı verilen mahkemece ölüme mahkûm edildi.[3] Ancak Ankara Hükümeti’nin gayretleriyle 8 Nisan 1921 tarihinde Malta’dan kurtulduktan sonra Eylül 1921 tarihinde Türk Kurtuluş Savaşı’na katılmak üzere Ankara’ya geldi. Başkomutan Müşir Gazi Mustafa Kemal Paşa tarafından Güney Cephesi’nde Fransız Ordusu’na karşı savaşan Türk kuvvetlerini birleştirmekle görevlendirildi. Fransızlarla Ankara Antlaşması’nın imzalanmasıyla güneyde savaş sona erince 9 Kasım 1921 tarihinde TBMM tarafından Kabil Büyükelçiliği’ne atandı. Türk-Afgan dostluğunun gelişmesinde önemli rol oynadı.
1936 yılında Ferik korgeneral rütbesi ile ordudan emekli oldu. 22 Kasım 1948 tarihinde bir tren yolculuğu sırasında Eskişehir yakınlarında kalp krizi geçirerek vefat etti.[2] Vasiyeti üzerine Aşiyan Mezarlığına defnedildi.[2]
- Genel