Gıyaben: Görmeden, uzaktan, başkalarından duyarak demek.
Örnek cümleler:
- Kazakistan’da gıyaben yargılanıp hüküm giyen ve 2013 yılından bu yana Fransa’da yaşayan Ablyazov, iktidarı değiştirmek için plan yaptığını itiraf etti.
- Cuma dergisine yazılar gönderirken gıyaben tanısam da
- Tunus mahkemesi, eski Cumhurbaşkanı Munsif Marzuki’yi devletin güvenliğine saldırmak suçundan gıyaben dört yıl hapis cezasına çarptırdı.
- Sizi gıyaben tanıyorum.
- Gıyaben yapacağınız müstecab duâlarınız kabule mazhar, şifaya vesile olur, inşallah.
- Betancourt’un kaçırılması olayına karışan FARC mensupları hakkında
- Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, geçen yıl 18 Ocak’ta basın toplantısında hem Bakü hem de Ankara’ya gıyaben yanıt vermişti. verilen kararda, bu kişilerin Delloye’a 36 milyon dolar ödemesine hükmedildi.