HAFTAİÇİ | |||||||||||||||
ÜSKÜDAR | KABATAŞ | ||||||||||||||
Kalkış | Varış | ||||||||||||||
08:15 | 08:25 |

siyaset, düşünce, eğitim ve televizyon dizileri gibi çok çeşitli yazıların olduğu sıradışı bir sayfa.
Yazar: blogger
Yöntem sorunu ile ilgili tartışmalara geçmeden yeni bir Anayasaya neden ihtiyaç duyulduğunu tekrar hatırlamak yerinde olacaktır.
Aslında yeni bir Anayasanın gerekliliği konusunda uzunca bir süredir toplumda genel bir fikir birliği oluşmuştu. Her ne kadar, 1982 Anayasasının 17 defa değiştiği ve neredeyse yarısının yenilendiği vurgulanarak yeni bir Anayasaya ihtiyaç olmadığı yolunda görüşler olsa da bu tür düşünceler toplumda ve siyasette karşılık bulmamıştır. Yeni bir Anayasanın birkaç sebeple gerekli olduğunu söyleyebiliriz.
Öncelikle, mevcut Anayasanın üzerinde hala 12 Eylül Darbesinin gölgesi bulunmaktadır. Bu otoriter ve antidemokratik gölgeden ve etkiden kurtulmak ancak yeni bir Anayasa ile mümkündür. Bununla bağlantılı olarak ve yapılan değişikliklerden sonra mevcut Anayasada ciddi tutarsızlıklar ve uyumsuzluklar olduğunu görmekteyiz. Bazı hükümler 12 Eylül rejiminin otoriter izlerini taşırken bazı hükümler ise 2000’li yılların Avrupa Birliği uyum sürecinin özgürlükçü etkilerini yansıtmaktadır. Yani Anayasanın bütününe hâkim olan ortak bir ruhtan bahsetmek güçtür.
İkincisi, Anayasa çok defa değişikliğe uğramış olsa da, hala yenilenmesi ve değiştirilmesi gereken maddeler içermektedir. Çünkü yapılan değişikliklerin hiç etkilemediği maddeler olduğu gibi, bazı değişiklikler vesayetçi sistemin sınırları dâhilinde yapılabilmiştir. Bunlar Uzlaşma Komisyonu’nun çalışmaları sırasında açıkça ortaya çıkmıştır. Okumaya devam et “neden yeni anayasa?”
Bilgin Ayata Türkiye‘de demokrasi yanlılarının artık Avrupa Birliği‘ni insan hakları ve değerleri konusunda samimi bulmadığını aktarıyor. “7 Haziran 2015 Genel Seçimleri‘da bir seçim tablosu ortaya çıktı ve çok net bir şekilde sadece seçim sonuçları beğenilmediği için hükümet tarafından 2. defa oylamaya gidildi ” diyen uzman, seçime gidilmeden birkaç gün önce Almanya Şansölyesi Angela Merkel’in Türkiye‘yi ziyaret ettiğini ve seçimlere dair herhangi bir eleştiride bulunmadığını söylüyor. Bunun muhalefet ve demokrasi yanlıları tarafından Almanya ve Avrupa Birliği çerçevesinde Tayyip Erdoğan ve uygulamalarına destek olarak değerlendirildiğini belirten Bilgin Ayata birliğin (AB) demokrasi perspektifinde ciddi sorunlar yaşadığının da altını çiziyor. Okumaya devam et “Avrupa Birliği insan hakları konusunda samimi değil”
Yargıçlar Sendikası eski Başkanı Avukat Ömer Faruk Eminağaoğlu, Danıştay’a verdiği dilekçede, yayınlanan genelgenin, açık hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek, yürütmesinin durdurulması ve iptaline karar verilmesi gerektiğini savundu. Eminağaoğlu dilekçesinde, ayrıca şu ifadelere yer verdi: “Mevzuatta inanç özgürlüğü bağlamında çalışma saatleri konusunda bir sınırlama öngörülmediğinden bahisle, sınırlama olmayan her konu serbesttir gibi bir düşünceyle, bu genelgeye geçerlilik tanınamaz. Böyle bir gerekçe ve anlayış, inanç özgürlüğü adı altında, isteyene Ramazan ayı içinde de günlük çalışma saatlerinin kaydırılarak kullanılması gibi bir durumu gündeme taşıyacaktır. Gide gide takvim ve hafta tatili konusundaki sistemlerin tartışılmasının önü açılacaktır. Ya da inanç özgürlüğünün gereği ise, bu neden yapılmamaktadır. Sorunun olmayan yanıtı, yapılan genelgenin aykırılığını ortaya koymaktadır. Bu durum daha sonra tüm namaz saatlerinin gözetilmesi durumunu da ortaya çıkaracaktır ki, bu anlayış, devlet hukuk ve siyasal sistemindeki değişimi ortaya koymaktadır.”
Irak’ın kuzeyinde Türk askerlerinin de bulunduğu Başika Kampı‘na DAEŞ terör örgütünün saldırı düzenlemesi ile ilgili CB Erdoğan cuma namazı sonrası konuştu. Hz Ali Camii’nden çıktıktan sonra gazetecilerin sorularını yanıtlayan Tayyip Erdoğan, “Sızmaya çalışan DAEŞ terör örgütü üyelerinin 18’i etkisiz hale getirilmiş. Arkadaşlarımızdan herhangi bir yaralı yok” dedi. Saldırının Başika Kampı’yla ilgili atılan adımın ne kadar isabetli bir karar olduğunu ortaya koyduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları söyledi: “Şu anda da silahlı kuvvetlerimizin oradaki üste bulunması ve o eğitimi veren subaylarımızın bu tür sızma harekatı veya saldırı, bu tür şeyler karşısında da her an her şeye hazırlıklı olduğu da ortada. Zaten daha önce de ifade ettiğim gibi buraya giden güçlerimiz, bir yerde bu eğitimi veren özellikle subaylarımıza, görevlilerimize, onlara koruma amacıyla gitmiş olan ekiplerdir. Onlar da gereğini gerektiği zamanda yapıyor, yapacaktır.”
Humbolt Üniversitesi‘nden siyaset bilimi uzmanı Prof. Dr. Silvia von Steinsdorff, Türkiye‘deki mevcut anayasanın askeri darbe döneminden kaldığını ve otoriter özellikler taşıdığını belirterek, Recep Tayyip Erdoğan da dâhil bunun zaman zaman yürütme erki tarafından kullanıldığını ifade ediyor. Bu sebeple Steinsdorff, ister parlamenter ister başkanlık sistemi olsun otoriterleşmeye karşı en iyi çözümün demokratik, güçlü bir anayasadan geçtiğini söylüyor.
“Yeni anayasa yapıldığı takdirde, sistemde kuvvetler ayrılığı dengesi varsa bana göre başkanın oynayacağı rol de bir problem teşkil etmeyecektir. Dünyada, demokratik şekilde işleyen çok sayıda başkanlık sistemi mevcuttur. Yani rollerin dağılımından çok, paketin bütünü önemlidir ” şeklinde konuşan Profesör sözlerini şöyle sürdürüyor: ” Eğer anayasal kurumlar karşılıklı kontrol ve denge mekanizmasını işletebilirse, parlamento yeterince güçlü olursa o zaman başkHumbolt Üniversitesi
an da dengede ve güçlü olur. Ancak yaptığı açıklamalara bakarsak, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan işin bu kısmıyla o kadar ilgilenmiyor. Mizahi bir deyişle, neticede hangi anayasa olursa olsun dikkate almak istemediğinden onun için pek bir şey fark etmiyor.”
Milliyetçi Hareket Partisi’nde muhalif kanadın sosyal paylaşım platformlarında başlattığı “Beyaz Çorap Hareketi”, parti içerisindeki muhaliflerin partide özellikle de yönetimde değişim isteyen mesajlarıyla yayılıyor.
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Merkezi ise bu hareketten endişeli değil. Aksine genel merkez yöneticileri, espriyle başlayan Beyaz Çorap hareketine espriyle karşılık verirken, “İyi oluyor. Böylece kim muhalif anlayabiliyoruz. Bu hareketi destekliyoruz” diyor.
“Beyaz Çorap hareketi”, Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Bahçeli’nin yönetime geldikten sonra partide yasakladığı tutum ve davranışları simgeliyor. Sosyal paylaşım sitelerinde örgütlenen gençler arasında başlayan hareket, “beyaz çoraplı” fotoğrafların paylaşılmasıyla yayılıyor. Genel merkez tarafından bir yaptırımla karşılaşmamak için yüzlerini değil, beyaz çoraplı ayaklarının fotoğrafını paylaşanlar, Milliyetçi Hareket Partisi ’nde değişim çağrısında bulunuyorlar.
Devlet Bahçeli’nin Genel Başkan olduktan sonra beyaz çorabı yasaklamasını bir simge olarak kullanan muhalifler, Bahçeli’nin yönetim anlayışına karşı da beyaz çorap direnişi ile bayrak açıyor. MHP Lideri Bahçeli göreve geldikten sonra beyaz çorap ile birlikte ayakkabının topuğuna basılmasını da yasaklamıştı.
Devlet Bahçeli, Genel Başkan koltuğuna oturduktan sonra özellikle ülkücü gençlerin yaşantısına, giyim kuşamına ilişkin kurallar getirmişti. Beyaz çorap ve ayakkabının topuğuna basılmasının yanı sıra kurt gibi “ulumak” da men edilmişti. 2002 Yılında Bahçeli, Teşkilatına “Beyaz çorap giymeyin, tespih taşımayın, sarkık bıyıkları kesin” talimatı verdi. Kurt işaretine yasak getirmeyen Bahçeli, zaman zaman karşılama ve uğurlamalarda ülkücü gençler arasında coşkuya kapılıp uluyanlar olduğunda sert tepki verip, “derhal Ocak dışına çıkarın!” diyerek biletini kesiyor.