Kategori: demokratik açılım

Anayasa ve Apo

Küçük bir akvaryuma konmuş iri bir balık gibi Türkiye.

Sürekli olarak akvaryumunun kenarlarına çarpıyor.

Yaralanıp bereleniyor.

Büyük, hareketli, renkli, güçlü, taleplerinin ve dertlerinin farkında, bunları dile getiren, çözüm arayan, tartışan, gelişen bir toplum yaşıyor burada.

Bu toplum, gelip gelip “devletin” duvarlarına tosluyor.

Özgürleşmeyi, büyümeyi, çeşitlenmeyi yasaklamış bir devlet bu.

İki önemli ayağı var bu “eskimiş” devletin. Biri ordu, biri yüksek yargı.

Ordunun aslında gerçek bir ordu olmadığı, askerlik dışında işlerle uğraştığı, aklını “kendi iktidarına” taktığı, bu iktidar için her şeyi yapabileceği, darbeler, lahikalar, andıçlar hazırlayabileceği ortaya çıktı.

Kendisini yenilemekte direnmesi, gerçekleri kavrayamaması, gücünü abartması, sonunda toplumun orduyu geriletmesine ve siyaset sahnesinin dışına atmasına neden oldu.

Gelişimin önünde tek bir güç kaldı, yüksek yargı. Bu yeni anayasa değişikliği, yüksek yargının, toplumun büyümesini engelleyen duvarlarını yıkacak.

Bu yargının “hukuk dışı” gücü de geriletildiğinde Türkiye’nin önü açılacak. Okumaya devam et “Anayasa ve Apo”

Genelkurmay açıklaması

Taraf Gazetesi Yazarı Ahmet Altan’ın Genelkurmay açıklaması isimli köşe yazısı.

Bizim ordu, gerçek bir ordu olsaydı, zaten bugün bu ülkede savaş yaşanmazdı.

Ordu, siyasete müdahale etmez, Kürt meselesinin demokrasi içinde çözümünü engellemez, işleri çığrından çıkartmazdı.

Darbe yapıp Diyarbakır Cezaevi’ni Kürtler için bir cehenneme çevirmezdi.

Kendi içlerinde “illegal” yapılar oluşturup insanları sokaklarda öldürmezdi.

Barış ihtimali belirdiğinde “33 asker” faciasını yaşatmaz, insanları kışkırtmazdı.

Ordu ordu olsaydı, mesele kendi doğal mecrasında akar, Kürtlerin dillerini konuşması yasaklanmaz, hoşnutsuzluklarını siyaset içinde anlatmaları engellenmezdi.

Ama bizim ordu, ordu olmak istemedi, ordudan başka bir şey oldu, siyasete müdahale etti, Kürtlere, dindarlara, solculara baskı yaptı, ülkeyi bir kışlaya çevirmeye uğraştı.

Yıl 2010, hâlâ “darbe planları”, andıçlar, lahikalar çıkıyor ordunun içinden.

Daha önce de birkaç kere yazdım, bir ordu siyasetle uğraşmaya başladığında onun “askerliği” biter, askerî yeteneklerini kaybeder.

Dün Genelkurmay Başkanlığı, Hantepe baskınıyla ilgili bir açıklama yayınladı.

Hantepe’deki çocukları “bile bile ölüme bırakmadıklarını” anlatabilmek için nasıl “beceriksiz” olduklarını, askerî yeteneklerini nasıl tümden kaybettiklerini anlatmak zorunda kalmışlar.

Askerî yeteneklerini kaybettikleri zaten belli de açıklamadaki birçok iddiaları ne yazık ki gerçeklerle uyuşmuyor.

Mehmet Baransu da yazdı zaten, ona gelen “Heron görüntüleri” içinde “çatışma öncesi” görüntüler de yer alıyor.

Sadece baskın sırasında yaşananlar değil, Hantepe’nin baskın öncesi hali, PKK’nın ilk atışları o görüntülerde var.

Heronlar, Hantepe baskını sırasında başka yerdeyse, o görüntüler nasıl alındı?

Ben, Genelkurmay Başkanlığı’na bir soru sormak istiyorum önce.

Hantepe baskınının olduğu gece çekilen bütün Heron görüntüleri elinizde, değil mi?

“Heronlar baskından önce PKK’lıları görmedi” iddianızı kanıtlamak için o geceki bütün Heron çekimlerini yayınlayabilirsiniz, değil mi?

“Biz o geceki görüntüleri sildik” derseniz pek inandırıcı olamazsınız.

Rica etsem, o gece Heronların nerelerde olduklarını, saatleri ve koordinatlarıyla açıklayabilir misiniz lütfen?

Bunlar işin “Heronlar Hantepe baskınına gelen PKK’lıları görmedi, biz onları ancak baskın başladıktan sonra gördük” iddiasıyla ilgili sorular. Ama sorular bu kadar değil elbette.

Genelkurmay diyor ki, “Heron görüntüleri otuz noktadan izlenmedi.”

Peki, kaç noktadan izlendi?

O gece Heronların yaptığı çekimler kaç noktadan izleniyordu?

Hantepe’ye baskın yapıldığı anlaşıldıktan sonra helikopterler havalanmış ama Çığlı Suyu Vadisi’nde sis ve toz bulutu olduğu için vadiyi geçememiş.

Geçemediği için de Hantepe’ye ulaşamamış.

Orgeneral Başbuğ, daha önceki bir baskında askerlere neden yardım gönderilmediği sorulduğunda, “yağmur yağdığını” söylemişti.

Siz, yağmur, sis, kar olduğunda bütün yeteneklerinizi kayıp mı ediyorsunuz?

Bakın, şu son üç yılda yaşanan bütün büyük karakol baskınlarında, baskına uğrayanlara yardım gitmedi.

Dağlıca, Aktütün, Sarıyayla, Gediktepe, Hantepe hep aynı kaderi yaşadı.

Hiçbirine yardım gitmemesi tuhaf değil mi?

Üstelik bu baskınların hepsi daha önceden istihbarat tarafından bildirilmişti.

Genelkurmay açıklamasında, Hantepe baskınını yapan PKK’lıların elindeki “doçkalardan” bahsediyor, bu silahların ağırlığı 175 kilo, o silahlar o tepeye, hiç kimseye, hiçbir Heron’a görünmeden nasıl ulaştı, bu konuda bir şey söylemiyor.

Hantepe’de yaralanan bir çocuk, baskından önce “ön mevzilerin boşaltıldığını” anlatmıştı, bu konuda da bir açıklama yapılmıyor.

Hatırlıyor musunuz, Dağlıca’da da aynı şey olmuştu, ön mevziler baskından önce boşaltılmıştı. Başkalarını bilemem ama ben bütün bu yaşananlara baktığımda, ordunun bir bölümünün “savaşın hiç bitmemesini” istediğine dair derin bir kuşkuya kapılıyorum.

Bunu yapmayın.

Yaşanan bu garipliklerin sorumlularını bulup, hesap sorun.

Artık bitsin bu savaş, bu düşmanlık, her ölümle insanların içine yerleşen bu keder ve öfke bitsin.

Barışa bir imkân tanınsın.

Eller tetikten çekilsin.

Bir de konuşarak deneyelim sorunları çözmeyi.

Barışı konuşmak, çocukların nasıl ve neden öldüğünü konuşmaktan daha iyi değil mi?

referandumdan sonra sıfır anayasa

Halk oylaması sürecinde toplumun bu yönde bir talebinin olduğunun açıkça görüldüğüne dikkat çekerek, “Yeni anayasa için yine siyasi partilerin desteğini arayacağız. Eğer destek verirlerse hep birlikte yenianayasayı çıkarırız. Vermezlerse de siviltoplum kuruluşlarının katkısıyla bu değişikliği yapmaya kararlıyız.” şeklinde mesajlar verdi.

Başbakan Erdoğan, dün gece de Show TV’de ‘Siyaset Meydanı’ programının canlı yayın konuğu oldu.

Gündeme ilişkin soruları cevaplayan Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun kendisini televizyonda tartışmaya çağırmasıyla ilgili olarak, “O kendine prim istiyor, benim dağıtacak primim yok. Bazıları kendilerine şöhret istiyor, benim onlara dağıtacak şöhretim yok.” ifadelerini kullandı. Kılıçdaroğlu’nun kendisine ‘Recep Bey’ demesine kızıp kızmadığıyla ilgili bir soruya da şöyle karşılık verdi: “Bu benim şerefimdir. Ben Recep ayında doğmuşum, babam Recep adını koymuş. Dedemin adı Tayyip, bir adımı da ondan almışım. İstediği gibi hitap edebilir, kızmıyorum. ‘Bir elimde cımbız, bir elimde ayna, umurumda mı dünya?'”

Başbakan, Kılıçdaroğlu’nun asıl 13 Eylül sabahını düşünmesi gerektiğini savunarak, “Eğer ‘evet’ çıkarsa beyefendinin genel başkanlık mücadelesi ne olacak, onu düşünsün.” yorumunu yaptı. Bu arada Erdoğan’a, 1982 Anayasası’nın referandumunda kullandığı oyun rengi de soruldu.

“Şu anda bunu söylememin bir getirisi var mı? ‘Hayır’ dersem inanacak mısınız?” diye soran Başbakan, Ali Kırca’dan, “İnanırız tabii.” cevabını alınca, “İnanacaksanız madem, ‘hayır’ dedim.” karşılığını verdi.

Ey siz sahipsizler…

Hasan yedi yaşında.

Kapının önünde oturmuş karpuz yiyor. O koca karpuz dilimi onun ellerine sığmıyordur, kara bir kuzu gibi kafasını karpuza gömmüş sularını bileklerinden akıtarak ısırıp, çekirdeklerini de bitirim bitirim dişlerinin arasından kaldırıma tükürüyordur.

Bir şeyler düşünüyor olmalı o sırada.

Ya bir mahalle maçını, ya jantları nikelajlı bir bisikleti, ya da kimbilir belki de sınıfta saçını çeken o yaramaz kızı.

Aniden sokağa koşarak birileri giriyor, peşlerinde korkutucu kara kasklarıyla, elleri coplu polisler.

Hasan korkup evin içine kaçıyor.

Ama korkusuna rağmen yarısı ısırılmış karpuzu da elinden bırakmıyor.

Polisler de peşinden giriyorlar Hasanların evinin avlusuna.

“Terörist” Hasan’ın kendilerine “taş attığından” ya da “örgüt üyesi olduğundan” şüpheleniyorlar demek ki.

O sırada içeride uyuyan babası oğlunun sesine uyanıp dışarı fırlıyor.

Polislerle karşı karşıya geliyor.

Oğlunun korktuğunu görünce çok hiddetlenmiş olmalı, polislere “ne yapıyorsunuz” diye bağırıyor herhalde.

Polislerden biri de silahını doğrultup Hasan’ın babasını alnından vuruyor.

Baba, şimdi komada.

Alnından vurulan baba, kardeşi öldürüldüğü için Güneydoğu’dan Mersin’e göç etmiş.

Ama bu ülkede onun gibilere kurtuluş yok.

Onlar sahipsizler.

Onlar gazetelere haber olmayanlar.

Onlar hesabı sorulmayanlar.

Onları bir mezrada roketle patlatabilir, bir piknikte ensesinden vurabilir, bahçesinde tarayabilir, bir hapishane avlusunda basket potasına asabilirsiniz.

Kimse aldırmaz.

Zengin değiller, ünlü değiller, bir bildikleri, tanıdıkları yok.

Cenazelerine bir iki akrabadan başkası katılmaz.

Gömülür ve unutulurlar.

Biz, onları unutturmayız.

Biz onları unutmayız.

Bu ülkede bir çocuğa dokunulduğunda, bir çocuğa kötülük yapıldığında, bir çocuk öldürüldüğünde, korkutulduğunda, biz varız.

Biz aslında sadece bunun için varız.

O sahipsizler için varız.

Elimizin yettiği, gözümüzün gördüğü, kulağımızın duyduğu her vahşetin peşine düşeriz.

Birisi bir çocuğa, bir sahipsize, bir kimsesize kötülük ettiğinde, kötülük etmeyi düşündüğünde korksun istiyoruz, “bunu şimdi yazarlar” diye içlerine bir korku düşsün istiyoruz.

Kötülük eden her kim olursa olsun, ne kadar güçlü olursa olsun, karanlıkların içine saklanmakta ne kadar mahir olursa olsun, onu bulup ortaya çıkartmak, hesabını sormak istiyoruz.

Bu ülkenin sahipsiz insanları, başlarına bir dert geldiğinde bizi arasın istiyoruz.

“Taraf diye bir gazete varmış, kimsenin sahip çıkmadıklarına sahip çıkarmış” desin istiyoruz.

Bizim hayalimiz, isteğimiz, varlık nedenimiz bu.

Sahipsizlere kimsenin dokunamayacağı bir ülke olsun burası istiyoruz.

Hasan oturmuş karpuz yiyormuş.

Yedi yaşında bir oğlancık.

Babasını vurmuşlar.

Anayasa’nın değişmesini, barışın olmasını, demokrasinin gelmesini, ordunun ve yargının vesayetinin sona ermesini bunun için, bu sahipsiz insanlar, bu sahipsiz çocuklar sahipsiz kalmasınlar diye istiyoruz.

Kimse onları korkutamasın, canlarını yakamasın, öldüremesin diye istiyoruz.

Canı yanan bir çocuğun haberini eğer bir gün bir başbakanın, bir politikacının, bir generalin sözlerinden daha küçük görürsek sayfamızda, o gün bize lanet edin.

Ama emin olun öyle bir gün olmayacak.

Ey bu ülkenin sahipsizleri…

Biz olduğumuz sürece sahipsiz değilsiniz.

Sizinle biz birbirimizin sahibiyiz.

Babası bir iyileşsin, Hasan’ın kapısının önünde karpuzunu yerken bir resmini çektirip altına da “Hasan’a dokunanı yakarız” diye yazacağız.

Yedi yaşındaki Hasan sizden değil, siz Hasan’a dokunmaktan korktuğunuzda biz rahat edeceğiz.

Taraf

Blog Yarışması

12 Eylül’de halkoylamasına sunulacak olan yeni anayasa, darbe anayasasından kurtulup, sivil bir anayasa olmasının yanında özgürlükler ve eşitlikler alanlarında yaptığı düzenlemelerle Türkiye’nin demokratikleşme adına attığı en önemli adımlardan biridir.

Anayasa Değişikliği konulu AK PARTİ Gençlik Kolları Başkanlığı tarafından düzenlenen Işığı Yak Blog Yarışması‘nda, halkın bu konudaki düşüncelerini paylaşabileceği ve yorumlayabileceği bir ortam hedeflenmiştir. Katılım için herhangi bir yaş sınırlaması olmayan yarışmaya konu ile ilgili blog hazırlayan herkes başvuru yapabilmektedir.

1 Ağustos 2010 – 31 Ağustos 2010 tarihleri arasında alınacak olan başvurular 1 Eylül 2010 – 7 Eylül 2010 tarihleri arasında jüri tarafından değerlendirilip 8 Eylül 2010 tarihinde sonuçlanacak ve ödüller sahiplerini bulacaktır.

Ödüller;

Blog Yarışması sonunda dereceye girenlere aşağıdaki ödüller verilecektir;

1.’ye Macbook Pro
2.’ye Macbook
3.’ye Ipad 3G

Jüri;

– N. Bengisu KARACA (Gazeteci, Yazar)
– Doç. Dr. B. Berat ÖZİPEK (Akademisyen, Yazar)
– Emre AKÖZ (Gazeteci)
– Ergun BABAHAN (Gazeteci)
– Etyen MAHÇUPYAN (Gazeteci, Yazar)
– Fehmi KORU (Gazeteci, Yazar)
– Prof. Dr. İskender PALA (Edebiyatçı, Yazar)
– Prof. Dr. Mehmet ALTAN (Akademisyen, Yazar)
– Nazlı ILICAK (Gazeteci, Yazar)
– Prof. Dr. Serap YAZICI (Anayasa Profesörü)
– Prof. Dr. Toktamış ATEŞ (Akademisyen, Yazar)
– Prof. Dr. Yasin AKTAY (Akademisyen, Yazar)

Yarışmaya katılmak için buraya daha detaylı bilgi için buraya tıklayın.

en kapsamlı referandum anketi

Bu araştırmanın temel amacı, halkın 12 Eylül’de yapılacak olan referanduma yönelik
tutumunu tespit etmektir. Zamanlama olarak Yaş toplantıları süreci ve sonrasında
yapılan bu araştırmada, Hükümet ile Genel Kurmay arasında yaşanan atama krizinin
etkilerini de ölçmek mümkün olmuştur.

Okumaya devam et “en kapsamlı referandum anketi”

GENAR referandum anketi

Kamuoyu araştırma şirketi GENAR, Ağustos ayı ile ilgili yaptığı Siyasi Gündem Araştırması’nın sonuçlarını açıkladı.

GEN 31 Temuz-08 Ağustos günlerinde 16 il ve 46 ilçede 2274 kişi ile yüzyüze görüşülerek yürütülen ve GENAR’ın kendi özkaynaklarıyla yaptığı araştırma kamuoyunun nabzı ile ilgili verileri ortaya koydu.

AR, 12 Eylül 2010’da yapılacak olan referanduma yönelik olarak gerçekleştirdiği kamuoyu araştırmasından şu sonuçları elde edildi.

Okumaya devam et “GENAR referandum anketi”

SONAR tarafından yapılan son genel seçim anketi ve referandum anketi

SONAR Araştırma Şirketi, referanduma 1 ay kala sokağın nabzım tuttu. Halkın yüzde 50.8’i Anayasa paketine “Hayır” derken, “Evet’ler yüzde 49.1’de kaldı. Seçim anketinde de AKParti yüzde 37.2, CHP yüzde 31.2, MHP yüzde 13.5 çıktı.

SONAR‘ın son araştırmasına göre Referandumda “HAYIR’LAR ÖNDE

SONAR, 1-9 Ağustos tarihleri arasında sahaya indi. Hem halkın referandum tercihi hem de siyasi partilerin son durumunu araştırdı. 25 il ve 41 köyde 4 bin kişi ile yüz yüze yapılan anketten şu sonuçlar çıktı.

Sözcü gazetesinde yayınlanan kamuoyu sonuçlarına göre ankete katılanlarınyüzde 50.87’si Anayasa paketine “Hayır” diyeceğini açıkladı, “Evet” diyenlerin oranı ise yüzde 49.13 oldu.

Ankete katılanlara “Bugün seçim olsa hangi partiye oy verirsiniz” sorusu da soruldu. SONAR‘ın Temmuz ayı anketinde AK Parti‘ye 2 puan fark atarak 1’inci parti olan CHP, yine 2’inciliğe düştü.

AK Parti‘nin oylan yüzde 37.2‘ye çıkarken, CHP yüzde 31.2‘de kaldı. MHP‘de yüzde 13‘lere kadar indi. Saadet Partisi’nde yaşanan çalkantılı kongre sürecinin ve CHP’deki Kılıçdaroğlu rüzgarının, sağ seçmeni yeniden AkParti’ye yönelttiği gözlemlendi.

Halkın asıl derdi geçim

SONAR anketinde vatandaşlara “Türkiye’nin en önemli sorunu ne?”sorusu da soruldu. Yüzde 73.7’ye göre en önemli sorun “İşsizlik”, yüzde 65.1’in en büyük sorunu ise “ekonomik pahalılık”. Yüzde 63.2’ye göre ise enbüyük sorun “terör olayları” oldu.

Araştırmaya katılanların yüzde 40’ı önümüzdeki 6 ay içinde ekonomikdurumlarının bugünden daha kötü olacağını düşündüğünü söyledi.

Anketten çıkan sonuçlar

Araştırmadaki son duruma göre ufukta koalisyon var. AK Parti’nin tek başına yeniden iktidarı zora girbilir. Referandumdan çıkan sonucun da partilerinoylarını etkileyeceği düşünülüyor.

Araştırmaya göre AK Parti’nin yüzde 37 oy oranının, yaklaşık 16 puanı Kürt kökenli vatandaşlardan geliyor.

CHP‘nin güçlenmesi ve referandum süreci, bir kısım MHP ve Saadet Partisi seçmeninin AK Parti‘ye kaymasına neden oldu.

12 Eylül’de referandumdan “evet” çıkarsa yeni anayasanın getirecekleri

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın bazı maddelerinde değişiklik yapılması hakkında kanun” şu düzenlemeleri içeriyor:

  • Kadın-erkek eşitliği konusunda alınacak tedbirler;

Anayasanın eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamayacak. Çocuklar, yaşlılar ve özürlüler ile harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılmayacak.

  • Kişisel verilerin korunması;

Herkes kendisi ile ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahip olacak. Bu hak, kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsayacak. Kişisel veriler ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızası ile işlenebilecek.

  • Yurt dışına çıkış yasağı;

Yurt dışına çıkma hürriyeti, ancak suç soruşturması veya kovuşturması nedeniyle ve hakim kararıyla sınırlandırabilecek.

  • Çocuk istismarı;

Her çocuk, korunma ve bakımdan yararlanma, yüksek yararına açıkça aykırı olmadıkça ana ve babası ile kişisel ve doğrudan ilişki kurma ve sürdürme hakkına sahip olacak. Devlet, her türlü istismara karşı çocukları koruyucu tedbirleri alacak. Okumaya devam et “12 Eylül’de referandumdan “evet” çıkarsa yeni anayasanın getirecekleri”