Küçük bir akvaryuma konmuş iri bir balık gibi Türkiye.
Sürekli olarak akvaryumunun kenarlarına çarpıyor.
Yaralanıp bereleniyor.
Büyük, hareketli, renkli, güçlü, taleplerinin ve dertlerinin farkında, bunları dile getiren, çözüm arayan, tartışan, gelişen bir toplum yaşıyor burada.
Bu toplum, gelip gelip “devletin” duvarlarına tosluyor.
Özgürleşmeyi, büyümeyi, çeşitlenmeyi yasaklamış bir devlet bu.
İki önemli ayağı var bu “eskimiş” devletin. Biri ordu, biri yüksek yargı.
Ordunun aslında gerçek bir ordu olmadığı, askerlik dışında işlerle uğraştığı, aklını “kendi iktidarına” taktığı, bu iktidar için her şeyi yapabileceği, darbeler, lahikalar, andıçlar hazırlayabileceği ortaya çıktı.
Kendisini yenilemekte direnmesi, gerçekleri kavrayamaması, gücünü abartması, sonunda toplumun orduyu geriletmesine ve siyaset sahnesinin dışına atmasına neden oldu.
Gelişimin önünde tek bir güç kaldı, yüksek yargı. Bu yeni anayasa değişikliği, yüksek yargının, toplumun büyümesini engelleyen duvarlarını yıkacak.
Bu yargının “hukuk dışı” gücü de geriletildiğinde Türkiye’nin önü açılacak. Okumaya devam et “Anayasa ve Apo”