göç eyleyip her dağlarda yaylanmaz başı bölük bölük gar olmayınca dünya malıyıñan goñül aylenmez gönülden bilecek yar olmayınca
dost elinden gel olmazsa varılmaz rızasız bahçenin gülü derilmez (derilmez) göñül yarasına derman bulunmaz(bulunmaz, bulunmaz) yare eliyñen yara sarılmayınca
istemem dikeni güle istemem fena kelamları dile istemem (istemem) cennet-i alâyı bile istemem nidem iki goñül bir olmayınca
bir garibim halimi kimse bilemez bu derde düşenin yüzü gülemez (gülemez) her çalan saz çalar tatlı çalamaz(çalamaz, çalamaz) yar aşkı bağrında nar olmayınca
Bunca yıldır daldan dala gonarsın Yuva yap bir dala kal gayrı goñüm
Beyhude yerlere boşa yanarsın Canıyın gıymatını bil gayrı goñüm
Goñülün sevdiği nazla geliyo (geliyo geliyo) Aşk oku bağrıma hızla geliyo (geliyo geliyo)
Bunca dert yükledim fazla geliyo (geliyo geliyo geliyo geliyo) Derdine bir ortak bul gayrı goñüm
Sen de eller gibi gül gayrı goñüm
Garip goñüm gayrı feryad ediyo
Gönül yarsız bu dünyayı ne’diyo Umut hayal olmuş gençlik gidiyo
Yokuşa düşüyo yol gayrı goñüm Sen de eller gibi gül gayrı goñüm
Gönül arz eyliyor dostu görmeyi
Engel bırakmıyor buña ne dersin Eller beğanmezken (beğenmezken) balı, hurmayı
Evdeki tükenen una ne dersin (una ne dersin)
Kimisi dünyada muradın almış
Kimi zevk-i sefa keyfine dalmış Kimi dert elinden çaresiz kalmış
Biçare dolaşır buna ne dersin Kimi dert elinden çaresiz kalmış
Biçare dolaşır buña ne dersin
Kimi yaptığına öğünür durur
Kimi pişman olmuş döğünür durur Kimi bağrı yanmış göğünür durur
Kerem gimi yanan kula ne dersin (kula ne dersin) Kimi bağrı yanmış göğünür durur
Kerem gimi yanan kula ne dersin (kula ne dersin)
Kimi datlı dilli, güler yüzlüdür
Kimi daştan katı, ağır sözlüdür Sormayın garibin derdi gizlidir
Başındakı binbir hala ne dersin
Güzel Şah’tan bize bize bir dolu geldi
Bir sen iç sevdiğim bir de bana ver Hünkar Hacı Bektaş Veli’den geldi
Bir sen iç sevdiğim bir de bana ver
Payım gelir erenlerin payından
Muhammet neslinden Ali soyundan Kırkların içtiği engür suyundan
Bir sen iç sevdiğim bir de bana ver
Herkes sevdiğini bilir sesinden
Dostun muhabbeti beni has eden Salman‘ın keşkülünü doldur bu sudan
Bir sen iç sevdiğim bir de bana ver
keşkül(ﻛﺸﻜﻮﻝ) i. (Fars. keşkūl) : Eskiden gezginci Kalenderî dervişlerin halktan aldıkları yiyecekleri karışık olarak içine koydukları, Hindistan cevizi kabuğu veya abanozdan yapılmış, 20 – 30 santim boyunda, iki yanından geçirilmiş bir zincirle omuza asılan kayık biçiminde kap, keçkül.