Etiket: CHP Genel Başkanı

referandumdan sonra sıfır anayasa

Halk oylaması sürecinde toplumun bu yönde bir talebinin olduğunun açıkça görüldüğüne dikkat çekerek, “Yeni anayasa için yine siyasi partilerin desteğini arayacağız. Eğer destek verirlerse hep birlikte yenianayasayı çıkarırız. Vermezlerse de siviltoplum kuruluşlarının katkısıyla bu değişikliği yapmaya kararlıyız.” şeklinde mesajlar verdi.

Başbakan Erdoğan, dün gece de Show TV’de ‘Siyaset Meydanı’ programının canlı yayın konuğu oldu.

Gündeme ilişkin soruları cevaplayan Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun kendisini televizyonda tartışmaya çağırmasıyla ilgili olarak, “O kendine prim istiyor, benim dağıtacak primim yok. Bazıları kendilerine şöhret istiyor, benim onlara dağıtacak şöhretim yok.” ifadelerini kullandı. Kılıçdaroğlu’nun kendisine ‘Recep Bey’ demesine kızıp kızmadığıyla ilgili bir soruya da şöyle karşılık verdi: “Bu benim şerefimdir. Ben Recep ayında doğmuşum, babam Recep adını koymuş. Dedemin adı Tayyip, bir adımı da ondan almışım. İstediği gibi hitap edebilir, kızmıyorum. ‘Bir elimde cımbız, bir elimde ayna, umurumda mı dünya?'”

Başbakan, Kılıçdaroğlu’nun asıl 13 Eylül sabahını düşünmesi gerektiğini savunarak, “Eğer ‘evet’ çıkarsa beyefendinin genel başkanlık mücadelesi ne olacak, onu düşünsün.” yorumunu yaptı. Bu arada Erdoğan’a, 1982 Anayasası’nın referandumunda kullandığı oyun rengi de soruldu.

“Şu anda bunu söylememin bir getirisi var mı? ‘Hayır’ dersem inanacak mısınız?” diye soran Başbakan, Ali Kırca’dan, “İnanırız tabii.” cevabını alınca, “İnanacaksanız madem, ‘hayır’ dedim.” karşılığını verdi.

Kemal Kılıçdaroğlu:Ben daha o zaman doğmamıştım

kk-kemal-kilicdarogluCHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Başbakan Erdoğan‘ın ‘Dersim’i CHP bombaladı’ yönündeki sözlerinin hatırlatılması üzerine, “Ben daha o zaman doğmamıştım” yanıtını verdi.Kılıçdaroğlu, villa tartışmalarının anımsatılması üzerine de kendisinin bir kooperatif üyeliğinin söz konusu olduğunu hatırlattı. Kemal Kılıçdaroğlu, şöyle dedi: “Bir havuzlu villa söz konusu değil.

Melih Gökçek: “Ben CHP uzmanıyım”

17 Aralık Çarşamba günü Star Tv’de yapılan Melih Gökçek-Kemal Kılıçdaroğlu düellosunu hatırlamak için buraya, görüntüleri izlemek için buraya tıklayın.

Melih Gökçek’ten Kılıçdaroğlu ile ilgili yeni belgeler… Gökçek, ‘sahtecilik’le suçladığı Kılıçdaroğlu’nun havuzlu villası olduğunu ima etti. Gökçek, ‘Kılıçdaroğlu’nun avukatlığına soyunan’ kadın gazetecilerle de tartıştı:

Uzun bir süredir televizyon ekranlarına çıkmayan Ak Partili Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, Beyaz TV’de Sedat Yazıcıoğlu’nun yönettiği Deniz Güçer, Nuriye Atabey ve Fikri Akyüz’ün de gazeteci olarak katıldığı Basın Kulisi programına konuk oldu.

“Ben CHP uzmanıyım” diyen Gökçek, stüdyodaki kadın gazetecilerin Kılıçdaroğlu’nu savunmasına tepki gösterdi.

“SAYIN KILIÇDAROĞLU, HAVUZLU VİLLAN VAR MI YOK MU? AÇIKLAAA!”

Yanında getirdiği ve masanın üzerini dolduran belgeleri tek tek açıklayan Gökçek, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu‘nun havuzlu bir villası olduğunu ima etti.

Gökçek, “Sayın Kılıçdaroğlu‘nun havuzlu villası var mı yok mu?” diye sordu. Okumaya devam et “Melih Gökçek: “Ben CHP uzmanıyım””

Radikal Yazarı Akif Beki’nin Baykal’ın istafası için yazdığı bugünkü yazısı

Akif Beki’nin 11 Mayıs 2010 tarihinde Baykal’ın istifası hakkında yazdığı yazısı

Baykal’ın dublörüydü giden

Baykal’ın artık bir siyasi mevta olduğuna hükmedebilir miyiz?
Gerçekten mi?
İstifa ettiği doğru mu?…
Şaşkınlık, kuşku, şüphe hakimdi ilk tepkilere, fakat anlaşılabilir sebeplerle.
Baykal’dan beklenmeyen bir hamleydi.
‘Tınlamaz, üstüne yatar, pişkinliğe vurur’ görüşü ağırlıktaydı çünkü.
Benim gibi azınlık görüşünü savunanlarsa, direnmesi gerektiğini söylüyordu.
Bu kirli tertibi hazırlayan kötü adamlar, Baykal’ı devirme emeline nail olmamalıydı.
En azından, müstehcen bir sonla bitmemeliydi Baykal’ın siyasi kariyeri.
Kahreden ebedi bir utanca mahkum edilmemeliydi.
Aksine, bu fenalığı ona yapanlardı yüzü kızarması gerekenler.
Siyaset anlayışına muhalif olsam da, onursuz bir ayrılığa zorlanmasına razı değildi gönlüm.
Sonuçta, Baykal istifa yolunu seçti, ama kimse inanmadı.
Dünkü istifa çıkışıyla Baykal, bir anda Saddam Hüseyin fenomenine dönüştü.
***
Hatırlarsanız, ‘Saddam ölmedi, yaşıyor’ efsanesi, bir süre iş görmüştü.
Devrik Baas’çılar, direnişi ayakta tutmak için uydurmuştu bunu.
İdamından sonra bile,
Irak üzerinde hayaletini dolaştırmaya devam etmişlerdi Saddam’ın.
Yaydıkları söylentiye bakılırsa, Tikrit’teki köstebek yuvasında yakalanan da, yargılanıp asılan da dublörüydü.
Gerçek Saddam, gizli bir karargahta savaşmakla meşguldü hâlâ.
Muhalifleri, o öldükten sonra dahi rahatlayamadı korku belasına.
‘İstibdad rejimi, ya hortlayıp geri dönerse’ korkusuydu bu.
Peki, ya dublörü gitti, ama kendisi kaldıysa Baykal’ın?…
***
Temelli mi gitti, geri dönüşü olmayan bir gidiş miydi bu?
Yoksa, önümüzdeki kurultayda tekrar hortlayacak mıydı siyasi ölüsü?
Makûl şüphe için yeterince delile sahibiz.
İstifanın mürekkebi kurumadan, Mustafa Özyürek bunun kısa süreli bir ayrılık olduğunu açıkladı.
Bir tür geçici istifa, belki istirahat demek daha doğru…
Siyaseten bir onur intiharına kalkışmadı yani Baykal.
‘Siyasi mevta’ diyemeyiz henüz, öyleyse.
Detayları bir yana, demek ki oyun yaptılar.
Oturup yol haritasını planladılar ve geri gelmek üzere gitti.
O vakte kadar da, değişim ve yenileşme adına mücadele veren parti içi muhalifleri, Baykal’ın gölgesinde suskun bekleyecek.
‘Her an makamına rücu edebilir’ diye, hayaleti gezdirilecek CHP’nin üzerinde.
Başka bahara kalacak, iç hesaplaşma için gün sayanların umutları.
Gürsel Tekin, Kemal Kılıçdaroğlu gibi namzet isimler bu yüzden biat tazelemedi mi dün?
Baykal’ın istifayla açtığı kurultay kapısını kendilerine kapatmadılar mı hemen?
***
Baykal’ın istifası böyle bir oyunsa eğer, getirisini şöyle özetleyebiliriz;
Hem artan istifa baskılarının önünü kesmiş, hem özel hayatını sorgulayanlara rest çekmiş, hem de muhtemel bir iç ayaklanmayı bastırmış olacak.
Ayrıyeten devreye soktuğu ormancı taktiği de yanına kar kalacak.
Gider ayak tutuşturduğu alevlere bakın; siyaseti ateşe verdi.
Siyasi komplo suçunu hükümetin üstüne atıp, yangını başka bir yangınla söndürmeyi denedi.
Hatta, o mahrem görüntülerini tamamen yutması için daha büyük bir yangın çıkardı.
Bir rezaleti örtmek için, daha büyük bir rezalete yol açtı.
Kendisi hakkında imal edildiğini söylediği aşağılık komploya, daha feci bir komployla karşılık verdi.
***
CHP’yi yeniden şekillendirmeyi amaçlayan bir iktidar komplosu…
İnandırıcı mı?
Bu hesap tutar mı, Baykal aradan sıyrılmayı başarır mı?
Bence, ters teper.
Çünkü, sahnede oynayan hep dublör, aslı değil ki Baykal’ın.

Kaynak

Deniz Baykal Başbakan Olursa

AK Parti, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın Başbakanlık koltuğuna oturması halinde Türkiye’de nelerin değişeceğini kitapçık haline getirdi.

‘Türkiye Bu Işıkla Aydınlanıyor. Bırakın Işık Açık Kalsın’ adlı kitapçık, hafta sonu Aski Spor Salonu’nda gerçekleştirilen tüm Türkiye belediye başkan adaylarını tanıtım toplantısında partililere dağıtıldı.

Baykal Başbakan Olursa;

 

– Kamuya ait sosyal tesisler ‘ahali’ olarak kaydedilenlere yasaklanır, sadece ‘vatandaş’ statüsünde olanlara açık tutulur

– Türk Parasını Koruma Kanunu yeniden canlandırılır, döviz yasaklanır, ithalat izne bağlanır

– Marlboro kaçakçıları ve tombalacılar yeniden kral olur

– Cep telefonu Önder Sav olayını hatırlatacağı için ‘Devleti yıkmaya yönelik suç aleti’ kapsamına alınır

– Seçim sistemi değiştirilir. İnönü döneminin ‘açık oy/gizli tasnif’ uygulaması yeniden başlar

– Açık oy/gizli tasnif ile toplum ikiye bölünür, CHP’ye oy verenler ‘vatandaş’, vermeyenler ‘ahali’ olarak fişlenir

– Özelleştirmeler, kamulaştırmalara dönüştürülür

– Televizyonda siyah-beyaz dönemi tekrar başlar. Evinde HD TC bulunduranlar hapse atılır

– İnternet yasaklanır, Türk Telekom Arap sahibinden alınır, digitalden jaklı postane telefonuna geçiler, telefonda bağırarak konuşmak ayıp olmaktan çıkartılır

– Çok partili sistemden tek partili sisteme geçilir. Yılın ilk 6 ayında tek parti içinden başka bir parti çıkartılarak, çok partili sisteme geçiliyormuş gibi yapılıp, yılın ikinci 6 ayında o parti kapatılır, yeniden tek partili sisteme dönülür

– Minarelerde Türkçe ezan okutulur, camilerdeki halılar kaldırılıp yerine sıralar konulur

– Recep, Tayyip, Abdullah, Emine ve Hayrunnisa gibi isimler ‘Arapça’ oldukları gerekçesiyle yasaklanır. AK kelimesi Türkçe’den çıkartılır

– MERNİS sistemine son verilir. Kimlik kartı yerine nüfus cüzdanı dağıtılır

– Ekmekler karneyle bağlanır. Karneler nüfus cüzdanına iliştirilir

– Vatandaş statüsü dışındakilere otomobil yasaklanır, eşekler kıymete biner

– Eskişehir’deki Demiryolu Müzesi’nde devrim otomobili yeniden çıkartılır,

– Normal borsa kapatılır, Baykal’ın onurlandıracağı törenle Kara Borsa açılır 
– Sivas’ın doğusuna pasaport ile geçilir

– Denize atlamak ‘çivileme’ yöntemiyle sınırlandırılır, ‘balıklama’ atlayanlar rejim düşmanı ilan edilir

– Tayyip Erdoğan’ın Başbakan olmasını sağlayan Siirt, Misak-ı Milli sınırları çıkartılır”.

Kaynak:HABER7