Etiket: dost

eller beğenmezken balı, hurmayı; evdeki tükenen una ne dersin?

Gönül arz eyliyor dostu görmeyi
Engel bırakmıyor buña ne dersin
Eller beğanmezken (beğenmezken) balı, hurmayı
Evdeki tükenen una ne dersin (una ne dersin)

Kimisi dünyada muradın almış
Kimi zevk-i sefa keyfine dalmış
Kimi dert elinden çaresiz kalmış
Biçare dolaşır buna ne dersin
Kimi dert elinden çaresiz kalmış
Biçare dolaşır buña ne dersin

Kimi yaptığına öğünür durur
Kimi pişman olmuş döğünür durur
Kimi bağrı yanmış göğünür durur
Kerem gimi yanan kula ne dersin (kula ne dersin)
Kimi bağrı yanmış göğünür durur
Kerem gimi yanan kula ne dersin (kula ne dersin)

Kimi datlı dilli, güler yüzlüdür
Kimi daştan katı, ağır sözlüdür
Sormayın garibin derdi gizlidir
Başındakı binbir hala ne dersin

neşet ertaş: ârife tarif ne hacet hak meydanda gördüyüsen

Arife tarif ne hacet
Hak meydanda gördüyüsen
O senindir sen onunsun
O sendedir sen ondasın
Eğer bile bildiyisen

Arif olan bunu sezer
Derunumdan gevher ezer
Daima seniyinen gezer
Can gözüynen gördüyüsen

Arif olan bunu bilir
Derunumdan gevher alır
Daha geride ne kalır
Dosta gönül verdiyisen

Arifce bir kelam ettin
Gevherleri talan ettin
Sende arif olup gittin
Eğer garip olduyusan

neşet ertaş

kapatırlar seni bir hâl-i haraba yalınız; ol karanlık geceler kendine bir yâr ara bul

Ey gönül, kendini vezn etmeye kantar ara bul!
Yürü git, kantarına halis olan a’yar ara bul!
Kapatırlar seni bir hâl-i haraba yalınız;
Ol karanlık geceler kendine bir yâr ara bul!

Kimi dosta varır dosta bendolur
Kimi nefse uyar kahrolur gider

Kimi gülistanda goncagül olur
Kimi goncagüle hâr olur gider.

Kimi tevbe eder esfiya olur
Kimi inat eder eşkiya gider

Kimi Ahmed seni uzaktan tanır
Kimi yaklaşır da kör olur gider.

Gel Ey kardeş HAKK’ı bulayım dersen,
Bir kamil mürşide varmayınca olmaz.
Rasul’ün cemalin göreyim dersen
Bir kamil mürşide varmayınca olmaz

Yahya SOYYİĞİT- Veysel DALSALDI

asfiyâ – esfiyâ: Saf ve temiz, hâlis, her türlü kötülükten arınmış kimseler, ermişler

vezn etmek: tartmak

kime ki dost gerek ise ben diyem ne kılasını, terk eyleye kend’özünü hiç anmaya n’olasını

IMG_2018-04-20_12_58_02.jpg

Kime ki dost gerek ise ben diyem ne kılasını,
Terk eyleye kend’özünü hiç anmaya n’olasını.

Resmidürür âşıkların dost yoluna kurban olmak,
Minnet tutar cümle âşık canını aşk alasını.

Her kim âşık olmadıysa, kurtulmadı mekr elinden,
Kamusundan aşk ayırır dünya ahret belasını.

Lâyık değildir değme can dost yoluna harc olmaya,
Ümit tutar cümle âşık dosta kurban olasını.

Dosttan yana giden kişi, kend’özünden geçmek gerek,
Dost yağmalar can şarını alıp gönül kalesini.

Dost yoluna gönülene geri dönmek olmayasır,
Bilme misin bu kamusu senden geri kalasını.

Sûret gözü ne göriserdür dost meclisi kandadur,
Can kulağıdır işiten bu âşıklar nâlesini.

Bu dünyada dosttan artık Yunus nesneyi sevmedi,
Bilmez misin gayretsize dost-u düşman gülesini.

Yunus Emre (k.s)

varıp bir kötüye sen olma nöker / çarhına değer de dolunu döker

Yar ey gönül ne gezersin seyran yerinde
Ah alemde her şeyin var olmayınca
Yar ey olura olmaza da sırrını çezme ey
İki başlı muhib yar olmayınca

Varıp bir kimsenin kuyusun kazma
İçine düşersin de yolundan azma
Olura olmaza dost deyip geçme
Kıymatını bilir de yar olmayınca


Gönül ne gezersin seyran yerinde
Alemde her şeyin var olmayınca
Olura olmaza dost deyip gezme
Bir ahdine bütün yar olmayınca

Yürü Sufi yürü, yolundan azma
Elin gıybetine kuyular kazma
Varıp her dükkanında metaın çözme
Yanında mürşidin var olmayınca

Kalktı havalandı gönlümün kuşu
Kavga, gıybet etmek kötünün işi
Üstadın tanımaz bunda her kişi
Anın kim mürşidi er olmayınca

Varıp bir kötüye sen olma nöker
Çarhına değer de dolunu döker
Ne Huda’dan korkar ne hicap çeker
Bir kötüde namus ar olmayınca

Şah Hatayi’m edem bu sırrı beyan
Kamil midir cahil sözüne uyan
Bir baştan ağlamak ömredir ziyan
İki baştan muhip yar olmayınca

IMG_2018-04-20_18_22_52.jpg

metâ: Kumaş, elbise vb. giyilen, kullanılan veya herhangi bir şekilde kendisinden faydalanılan eşyâ, mal.
nöker: Kul, köle, birinin yanında bulunan, maiyetinde olan kimse, hizmetçi.
muhip: sevgi duyan, sevgi besleyen, seven.
çarh:
1. Çark, dönen tekerlek, tekerlek gibi dönen şey
2. Gökyüzü, kâinat, felek, âlem, dünya
3. mec. Tâlih, baht, zaman, devran

 

 

 

 

çamaşıra düşman, lekelere dost: müslümanlık iddiamızı çürütecek her şey aleyhimizedir

3 Nisan 2018 İsmet Özel yazısı.

Menşei itibariyle ve intikal vesilesi göz önüne alındığında kızıl bayrağımızı beyazlığıyla süsleyen ay yıldızı ne bugün bizim anladığımız Müslümanlıkla, ne de bugünkü dünyanın anladığı Türklükle irtibatlandırmak mümkündür; ama bütün dünyanın bizim ay yıldızımızı görür görmez bundan hem Müslümanlık, hem de Türklük intibaı edinmesinin önüne hiç kimse geçemiyor.

Böyle bir algıyı dünyada yürütülen her türlü siyasetin yıldırıcı teşhis gücüyle açılan anlam alanı intaç ediyor. Vakıalara teşhis koyan siyasetin kendisidir. Siyaseti kimisi politika olarak anlar. Çevir kaz yanmasın. Kimisi için siyaset idamdır. Bazıları seyislikle siyaseti eş tutar. Bu yaklaşımlardan hangisini benimsersek benimseyelim siyasetin asırlardan beri yılarak ve yıldırarak yapılabilen bir şey olduğunu gözden kaçırırsak siyaset yapamaz, siyasi bir başarıya varamayız. Yılmak ve yıldırmak çıplak insan münasebetlerinin mihveridir. Demek ki, insan münasebetleri karşımıza giyinik de çıkabilir. Siyaset karşımıza sıklıkla savaş kıyafetinde çıkacaktır. Asırlardan beri savaş çıkaranlar ben yılmayacağım; ama yıldıracağım diyenler takımıdır. Tarafların kozlarını paylaşılmağı ertelediği zaman dilimine barış demek âdet olmuştur.

Bu mülahazalar tahtında kızların başını örtmesini ay yıldızın yaydığı hissiyata benzetme durumunda kalırız. Bütün dünyada kendini dindar sayan her Katolik ve Yahudi kadının başı açık gezmekten rahatsız olduğu bilinir. Buna mukabil aynı “bütün dünya”nın zihni “örtülü” kadını Müslüman kadınla özdeşleştirmiştir. Okumaya devam et “çamaşıra düşman, lekelere dost: müslümanlık iddiamızı çürütecek her şey aleyhimizedir”