Etiket: ekonomi

AHBVÜ İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER Fakültesi

1955 yılında öğretime başlayan Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi, akademiyi oluşturan Ekonomi, İşletme, Maliye ve Yönetim Bilimleri Fakülteleri, Mali Bilimler ve Muhasebe Yüksekokulu ile Bankacılık ve Sigortacılık Yüksekokulu 1982 yılında Gazi Üniversitesi bünyesine alınarak bugünkü İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesini oluşturmuştur. Türkiye’nin en büyük iktisadi ve İdari Bilimler Fakültelerinden biri olma gururunu yaşayan AHBVÜ İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, geçmişinden gelen akademi geleneği ile Türkiye’nin önde gelen fakültelerinden birisidir. Fakülte 2018 yılında Gazi Üniversitesinden ayrılarak Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi bünyesine katılmıştır.

Akademik Birimler
 Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri
Bölümü
 Ekonometri Bölümü
 İktisat Bölümü
 İşletme Bölümü
 Maliye Bölümü
 Sağlık Yönetimi Bölümü
 Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü
 Uluslararası İlişkiler Bölümü
 Uluslararası Ticaret Bölümü

Tel : (0312) 216 10 00
Faks : (0312) 216 10 18
Web : http://www.iibf.ahbv.edu.tr
Adres : Ankara Hacı Bayram Veli
Üniversitesi
İktisadi ve İdari Bilimler Fak.
İncitaşı Sokağı No :4 06500
Beşevler /ANKARA

dolar 7 lira olur mu? erdoğanın dolar açıklaması: suni kriz

türkiyenin ne makro ekonomik verilerinde ne üretim gücünde ne istihdam düzeyinde ne bankacılık sisteminde en küçük bir sıkıntı olmadığı halde suni finansal istikrarsızlık dalgalarına maruz kalıyoruz. bu saldırıların sebeplerini çok başka olduğu açıkça ortadadır.

bizim garantimiz sisteme dahil edilmemiş altınlardır

ismet özel

Türkiye’de bütün iktisadi faaliyet Türklerin yok edilmesi programının gereği olarak yürütülüyor. İktisadi faaliyetlerin hepsi! Şu anda konu olan şey ne? Yastık altından altınları nereye götüreceğiz, bankaya. Yani diyorlar ki: “Sisteme dahil edin.” Buradan söylüyorum size, BİZİM GARANTİMİZ SİSTEME DAHİL EDİLMEMİŞ ALTTINLARDIR. MİLLETİN ELİNDE TUTTUĞU SİSTEME TESLİM ETMEDİĞİ ALTINLAR BİZİM GÜCÜMÜZDÜR. Çünkü elimizde ve istediğimiz gibi kullanabiliriz. Sistemin içine soktuğun zaman sistem istediğini yapıyor sadece.

Levent Gültekin 7 Kasım 2016 Köşe Yazısı

Doğum sancısı mı, ölüm sancısı mı?

Meclis’in devre dışı bırakılması, Anayasa’nın askıya alınması, bütün dünyaya ayar verme üzerine kurulu dış politika, el konulan medya organları, hapse atılan aydınlar, yazarlar, gazeteciler, seçilmişler…

İçeride ve dışarıda sürdürülen büyük bir kavga var.

Kimilerine göre bu tablo ülkenin ölüm sancısı.

Böyle düşünenlerin arasında her ne kadar farklı nedenlerle seslerini çıkaramasalar da kuşkusuz bir kısım AK Partililer de var.

Diğer taraftan bir kesim var ki tüm bu kavgaları, yaşananları güçlü bir Türkiye’nin doğum sancısı olarak görüyor.

Muhalifler susturulunca her şeyin yerli yerine oturacağını sanıyorlar.

Hemen her yazımda bu gidişatın felaket, yıkım, yani çekilen sancının ölüm sancısı olduğuna bir şekilde vurgu yapıyorum.

Müsaade ederseniz bugün, niçin doğum değil, ölüm sancısı olduğunu bir kez daha tane tane anlatmak istiyorum.

Tüm bu kavgalardan, çatışmalardan sonra ortaya güçlü bir Türkiye çıkacağını sanan, düşünen sevgili kardeşim:

Her ülkede farklı düşünen; farklı inançtan, mezhepten, ideolojiden, etnisiteden insanlar yaşıyor.

Gelişmiş toplumlar, bir arada yaşamanın formülünü bulmuşlar. Bu formülü de güçlü bir anayasa ve bağımsız bir yargı ile teminat altına almışlar.

Çünkü herkesin fikriyle katkı sunduğu değil de “bir kimsenin” üstünlük kurmaya çalıştığı ülkelerde kaos, çatışma, insanların enerjisini yok eden kavgalar bitmiyor.

Bitmiyor. Çünkü kimse kimseye boyun eğmez. Kimse kimsenin yaşam tarzını dayatmayla kabul etmez. Bu tür kavgalar ilelebet sürer gider.

İnsanlar baskıyla, o baskının neden olduğu korkuyla belki bir süre sinerler ama teslim olmazlar. Huzursuz olurlar. Tatsız olurlar. Ülkeyle duygusal bağları zayıflar. Öğretmendir, doktordur, mühendistir. Kendini bu ülkede değersiz hissettikleri için verimli çalışmazlar. Üretemezler. Çok güzel hastaneler yaparsın ama içinde canla, başla çalışacak doktor bulamazsın.

Çok güzel okullar yaparsın ama çocuklarını teslim edecek canla başla çalışan öğretmenler bulamazsın.

Üstelik bu kötü senaryo işlerin “iyi gitmesi” sonucu olur.

Çünkü daha da kötüsü olabilir. Okumaya devam et “Levent Gültekin 7 Kasım 2016 Köşe Yazısı”

Türkiye, dünyanın gelişmiş ekonomilerini geride bıraktı

2010’un ilk çeyreğinde yüzde 11,7 oranında büyüyen Türkiye, dünyanın gelişmiş ekonomilerini geride bıraktı. G-20’de Çin’in ardından ikinci sırada yer alan Türkiye, 31 üyeli OECD’de ise en hızlı büyüyen ülke oldu. Uzmanlara göre, bu sonuç krizden güvenle çıkıldığının göstergesi.

Küresel krizin etkilerinin silinmesine az kaldı

Sanko Holding Yönetim Kurulu Başkanı Abdülkadir Konukoğlu: Sanayici artık yeni yatırım yapmak için daha rahat karar verir. Bunun istihdama yansıması ise beş-altı ayı bulur. Artık iş dünyasının geleceğe dair beklentileri eskiye nazaran daha olumlu. Ertelenen yatırımlar bir bir devreye alınmaya başlar. Krizin tüm etkilerinin silinmesi için ise biraz daha vakit var. 2011’in ikinci altı ayında krizin tüm etkileri gitmiş olur ve Türkiye eski haline döner. O zaman yatırımlarda tam gaza basılır. Şimdi yarım gaz gidiliyor.

İstikrarı kaybetmeden büyümeyi kalıcı kılalım

Hyundai Assan Yönetim Kurulu Başkanı Ali Kibar: Büyümenin önümüzdeki çeyreklerde de sürdürülebilir olacağı düşüncesindeyim. İkinci çeyrekte bunu daha iyileştirecek bir rakam olabilir. Önemli olan istikrarı kaybetmeden bu süreci kalıcı hale getirmek. İstihdama katkısı ise kademe kademe yansır. Bu süreç bazı yeni başlamış yatırımların devreye girmesi anlamına da gelir. Bunun için yatırım ortamını iyileştirici bazı adımların daha atılması gerekiyor.

Yatırımların önü açılır

Anadolu Grubu Başkanı Tuncay Özilhan: Büyüme rakamı çok başarılı. Türkiye, elde ettiği sonuç ile bu çeyrekte dünyada en hızlı büyüyen ülkelerden birisi haline geldi. Bu rakamların elde edileceği daha önceden belliydi. Çünkü geçen yılın son çeyreğinde de pozitif büyüme gerçekleşmişti. Biz de Anadolu Grubu olarak beklentilerimizi yüzde 5 ila yüzde 10 arasında bir rakama göre yapmıştık. Türkiye’nin ihracat yaptığı ülkelerdeki ekonomik trendin artması ile birlikte yeni yatırımların da önünü açar bu tür gelişmeler.

Büyümeden gelen müjdeli haber istihdama yansıyor

Kayseri Sanayi Odası Başkanı Mustafa Boydak: Güzel bir sonuç, iş dünyası ve piyasalar tarafından beklenen bir gelişmeydi. Ancak 2008’in rakamlarını henüz yakalamış değiliz. Önemli olan istikrarlı bir şekilde büyüme sürecinin devam etmesi. Güzel günlere dönmemiz gerekiyor. Bunun için de yıl sonunda en az yüzde 6’lik bir büyüme öngörmekteyiz. Büyümeden gelen müjdeli haberler istihdama da kısmen yansımaya başladı. Önümüzdeki dönemde etkilerini daha fazla hissedebiliriz.

Bu sonuçlar Merkez’i harekete geçirmez

Saruhan Özel (Denizbank Başekonomisti ve Zaman yazarı): Büyüme rakamı yüzde 15-20 arasındaki beklentimin biraz altında kaldı. Onun dışındaki beklentilerime paralel. Rakamlar Merkez Bankası açısından çok önem taşıyor. Faiz ve enflasyon baskısı (yukarı) yok demektir. 2009 ilk çeyreğine göre nasıl normalleştik diye bakarsak; iç talebin düzeldiğini ama ihracatın çok fazla katkı yapamadığını görüyoruz. Gayet normal, en büyük pazarımız AB gayet kötü durumda. İç talep sayesinde sanayi üretimimiz ve elbette ithalatımız artıyor. Ama yeniden vurgulayayım. İç talepteki artış sadece normalleşme. Merkez Bankası’nı harekete sevk edecek bir dozda değil. Bir önemli etki de stokların artıyor oluşu. Yatırım harcamaları beni memnun ediyor. Özel sektör yeniden makine ve bina yatırımlarına yüklenmeye başlamış. Büyüme beklentimizin altında ama detaylar yine de piyasa dostu. İkinci çeyrek de benzer olacaktır.

Düşük baz etkisinin büyümeye etkisi oldu

İstanbul Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Tanıl Küçük: Yüzde 11,7’lik büyüme, geçen yılın aynı dönemindeki yüzde 14,5’lik küçülmenin baz etkisi olsa da bu, ekonomide toparlanmaya işaret eden önemli bir orandır. Beklentilerin biraz altında kalsa da büyümenin iki haneli gelmesi moralleri düzeltti. İmalat sanayiindeki, yüzde 20,6’lık katma değer artışı, elde edilen büyümede, sanayinin lokomotif görevini üstlendiğini gösteriyor.

Büyüme sürecine Avrupa’nın etkisi olacak

Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Süleyman Aslan: Piyasaların beklediği bir büyüme rakamı oldu. Bunun etkilerini borsada da görmek mümkün. Türkiye yılın ikinci çeyreğinde ise yüzde 6,5’lik bir büyüme rakamı yakalar. Ancak yıl sonunda büyüme rakamı yüzde 5,5 ile yüzde 6,5 arasında olur. Türkiye ekonomisinde büyüme sürecinde Avrupa’nın etkisi önemli. Bu ülkelerden gelecek haberler diğer çeyreklerdeki büyüme rakamlarına etki eder.

Krizin hasarını yeni pazarlar azalttı

Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Galip Ensarioğlu: Türkiye ekonomisinin yılın üç ayında büyümede elde ettiği başarı önemli. Zaten Türkiye global krizi en az hasarla atlatan ülkelerden biriydi. Ortadoğu ve komşu ülkelerle geliştirilen ticarî ilişkiler sayesinde ihracatta yeni pazarlar oluştu. Bu da üretimi desteklediği için ekonomik büyümeye katkı sağladı. Türkiye, ekonomisi son derece güçlü bir ülke. Büyümenin diğer çeyreklerde de devam etmesi ekonomiye olumlu katkılar sağlar.

Kaynak: Zaman

Demokratik Açılım’ın başarısı için tüm siyasi partilerin ve toplumun tüm kesimlerinin katılımı ve desteği gerekmektedir

Avrupa Komisyonu ise sözlü soru önergesine verdiği kurumsal yanıtta, Komisyon’un Güneydoğu’daki terörist saldırılar, Demokratik Toplum Partisi’nin kapatılması ve belediye başkanları dâhil bazı parti üyelerinin gözaltına alınması gibi son gelişmelerden sonra ciddi endişelerini dile getirdiğini belirtti. Komisyonun söz konusu gelişmelerin, Türk hükümeti tarafından 2009 yazında başlatılan demokratik açılımın etkin bir şekilde uygulanabilmesi için doğru koşullar oluşturmadığına inandığı belirtilen yanıtta şöyle denildi:

“Türkiye’nin Güneydoğusu’nun ekonomik, sosyal ve kültürel değişmeye neden olabilecek barışa, demokrasiye ve istikrara ihtiyacı vardır. Demokratik açılım Tüm Türk vatandaşları için yaşam standartları ile demokratik standartların yükseltilmesini hedeflemektedir. Açılım onyıllar boyu süren şiddetten sonra Kürt sorununun diyalog ve Türkiye’nin demokratik kurumları çerçevesinde çözülebileceği umutlarını yükseltmiştir. Bu girişimin başarısı tüm siyasi partilerin ve toplumun tüm kesimlerinin katılım ve desteğini gerektirmektedir.”
Kaynak: Vatan

Bugün Seçim olsa hangi parti ne kadar oy alır? ANKET

Konsensüs Araştırma Danışmanlık Şirketi’nin Temmuz ayında HABERTÜRK Gazetesi için yaptığı “Türkiye Gündemi Araştırması”nda, vatandaşın yüzde 70’i “İşsizlik, hayat pahalılığı ve ekonomide kötüye gidiş var” dedi.

YÜZDE 35 MEMNUN DEĞİL,

HABERTÜRK Gazetesi’nde yayınlanan araştırma sonuçlarına göre AK Parti’nin iki senelik icraatından da yüzde 35’lik kesim hiç memnun değil. Ancak her şeye rağmen, AK Parti 42.7’lik oy oranıyla yine birinci parti. Araştırmaya göre yüzde 10 seçim barajını da sadece üç parti geçebiliyor.

Buna göre, AK Parti‘nin 42.7’lik oy oranına karşı, CHP yüzde 24.3’le ikinci, MHP 15.9’la üçüncü parti oldu.