Etiket: hak

bu dünya kalmak için değil, yanmak için / hak gönülde imiş, insanı gönülde gördüm.

her şey sana gelmek içinmiş.
bu dünya kalmak için değil, yanmak için.
sağ elim göğe, sol elim toprağa döndüm.
hak gönülde imiş, insanı gönülde gördüm. Okumaya devam et “bu dünya kalmak için değil, yanmak için / hak gönülde imiş, insanı gönülde gördüm.”

aşk harmanında savruldum, hem elendim hem yuğruldum

Bir nefesçik söyleyeyim
Dinlemezsen neyleyeyim
Bir nefesçik söyleyeyim
Dinlemezsen neyleyeyim

Aşk deryasın boylayayım
Ummana dalmağa geldim
Aşk deryasın boylayayım
Ummana dalmağa geldim

Aşk harmanında savruldum
Hem elendim hem yuğruldum
Aşk harmanında savruldum
Hem elendim hem yuğruldum

Gazana girdim gavruldum
Meydana yenmeğe geldim
Gazana girdim gavruldum
Meydana yenmeğe geldim

Ben Hâkla oldum aşina
Galmadı gönlümde nesne
Ben Hâkla oldum aşina
Galmadı gönlümde nesne
Pervaneyem ateşine
Şemine yanmağa geldim
Pervaneyem ateşine
Şemine yanmağa geldim

Ben Hakkın kemter guluyum
Kem damarlardan biriyim
Ben Hakkın kemter guluyum
Kem damarlardan biriyim
Ayn-ı cemin bülbülüyüm
Meydana ötmeye geldim
Ayn-ı cemin bülbülüyüm
Meydana ötmeye geldim

Şah Hatayimdir özümde
Hiç hilaf yoktur sözümde
Şah Hatayimdir özümde
Hiç hilaf yoktur sözümde
Eksiklik kendi özümde
Darına durmaya geldim
Eksiklik kendi özümde
Darına durmaya geldim

akl ile hakka erilmez aşkdır mürşid olan / ölmeden ol ölmeyenler gelmesin bu meclise

dersi hak’dan almayanlar gelmesin bu meclise
aşka kulak salmayanlar gelmesin bu meclise

cümle eşyaya hakikat mâyedir aşk-ı ilâh
künh-ü aşkı bilmeyenler gelmesin bu meclise

bahr-i aşkın menbaıdır bil kulûb-u evliya
bahr-i aşka dalmayanlar gelmesin bu meclise

aşkdır pak eyleyen şirk-i cenabetden seni
aşkla pak olmayanlar gelmesin bu meclise

akl ile hakka erilmez aşkdır mürşid olan
ölmeden ol ölmeyenler gelmesin bu meclise

akl ile ölüp dahi aşk ile dirilmek gerek
aşkı mürşid olmayanlar gelmesin bu meclise

varlığın mahv etmeyen gaybi mürîd-i nefs olur
kendisin yok bilmeyenler gelmesin bu meclise.

Sistem ve AKP

Türkiye büyük bir değişimden geçiyor. Nüfusu, üretim yapısı, ekonomik kapasitesi, sınıfsal dengeleri, teknolojisi değişen bir ülkenin “siyasi sisteminin” değişmemesi mümkün değil.

Böyle büyük bir değişim, çıkar dengelerini, iktidar dağılımını da altüst ediyor.

Elbette, “eski sistemden” çıkarları olanlar, bu değişimi önleyebilmek için ellerinden geleni yapacaklar.

Eski sistem dediğiniz, seksen yıllık Cumhuriyet içinde kökleşmiş, kendi ordusunu, yargısını, bürokrasisini, hukukunu, hukuksuzluğunu, zenginini, medyasını, eğitimcisini, aydınını yaratmış devasa bir yapı.

Dövüşmeden teslim olması, değişime rıza göstermesi, uyuşturucuya alışır gibi alıştığı haksız iktidarı, devlet rantlarını, bedavadan kazanılmış “aydın” sıfatını derhal bırakması söz konusu değil. Okumaya devam et “Sistem ve AKP”

Katsayı mağdurları ne yapmalı? Zaman Gazetesi Yazarı Bülent KORUCU’nun yazısı

Danıştay’ın yetkisini ve donanımını aşan katsayı kararları üzerine ‘ne yapabiliriz?’ soruları çoğaldı.

Meslek liseliler ve alan değiştirme teşebbüsünde bulunmuş düz liseliler düşünüldüğünde yüz binlerce öğrenci, belirsizliğin kucağına itildi. Demokratik hukuk devleti iddiasını anayasanın değişmez maddelerine yazan bir ülkede yol belli: Demokratik tepki ve hukuk. Demokratik tepkinin kanallarının başında siyasî partiler geliyor. Yerel teşkilatlar ve genel merkezler nezdinde kamuoyu baskısı oluşturulabilir. Normal demokrasilerde sokak eylemleri demokratik tepki şekli olmakla birlikte, bizde araya karışabilecek provokatörler düşünüldüğünde ters sonuçlar doğurabilir. Demokrat gazeteci ve yazarların desteğini alabilecek adımlar atılmalı; bilgi verilerek ilgilenmeleri sağlanabilir. Yüzlerce mesajla posta kutularını doldurup insanları canından bezdirmek doğru değil. Kaş yapayım derken göz çıkarabilir ve insanları kızdırabilirsiniz.

Gelelim hukukî yollara… Karar vesilesiyle mağdur olduğuna inanan kişiler veya bunların velayetini haiz olanlar müdahillik talebinde bulunabilir. Endüstri meslek lisesi öğrencisi Ömer Faruk Benli’nin talebi mahkemece haklı bulunarak müdahilliği kabul edildi. Davacı İstanbul Barosu’nun talebini yerinde gören Mahkeme’nin, mağdurları reddetmesi, tarafsızlığına ‘telafisi imkânsız’ zararlar verecektir. Yükseköğretim Kurulu’nun kararından doğrudan veya dolaylı olarak menfaat ihlali bulunmadığı ve bu sebeple dava ehliyeti olmadığı halde baronun müracaatı kabul edildi. Sadece eski katsayı uygulamasından değil, oluşan belirsizlikten dolayı maddî ve manevî mağduriyet oluştuğu inkâr edilemez. Danıştay’ın verdiği yürütmeyi durdurma kararı söz konusu kayıpları telafisi imkânsız şekilde büyüteceğinden hareketle hem itiraz hem de müdahillik talep edilebilir. Mahkeme, hukukî menfaatin varlığına karar verirse, davalının yanında davaya iştirak edilebilir. Davaya katılanların (müdahillerin) yetkileri sınırlı olup, katıldığı kişiye yardımcı konumdadır. Uygulamada, taraflardan biri yanında davaya katılmak isteyenler, yürütmenin durdurulması taleplerinde bulunuyorlar. Bu başvurunun tabii bir sonucu olarak, yürütmenin durdurulması kararına da itiraz edebilir. Sadece son karara itiraz, temyiz, reddihâkim vs. gibi usul muamelelerinde bulunamaz. Bir de davaya katılanlar lehine veya aleyhine yargılama giderine de hükmedilemez.

İnternette yazımın altında matbu dilekçe örneğini bulabilirsiniz. Ancak şu kadarını söyleyeyim, dilekçeyi gerçekten ikna edici şekilde yazmak faydalı olur. Menfaatine halel geldiğine dair somut ifadeler kullanmak neticeye etki edebilir. Fakat asıl sorun, hak arama konusundaki ahesterevliğimiz. Ya yol bilmediğimizden ya da devlet kapısında sürünmek istemediğimizden, hakkımızın peşinden yeterince gitmiyoruz. Çeşitli meslek liseleri ve düz liselerden on binlerce mağdur bu yolla sesini yükseltirse duyarsız kalınamaz. Danıştay’a ulaşacak itiraz ve müdahillik dilekçelerinin en selametli usul olduğu kanaatindeyiz. Cılız tepkiler ise davacının haklılığına olmasa bile güçlülüğüne delalet ediyor. Ağlamayana mama verilmemesi de bir realite olarak önümüzde duruyor.

Tepkisizliğin en somut yansımalarından biri, ‘Meslek lisesi memleket meselesi’ diyen iş dünyasının sesini yükseltmemesi. Diğer bazı sosyal sorumluluk projelerinde olduğu üzere ‘mış gibi’ mi yapıyorlar acaba? TÜSİAD ve TOBB gibi iş dünyasının önde gelen kurumsal yapılarının sessizliğini izahta zorlanıyorum. 28 Şubat sürecinde ‘silahsız kuvvetler’ olarak göreve çağrılan kurumlar, yönetimleri değişmesine rağmen üstlerindeki ölü toprağını atmakta zorlanıyor. Sefer görev emirlerinin iptal edildiğini düşünüyoruz. Umarım yanılmıyoruzdur.

NOT: Endüstri meslek lisesi öğrencisi Ömer Faruk Benli’nin talebi mahkemece haklı bulunarak müdahilliği kabul edildi.

>>ÖRNEK ŞİKAYET DİLEKÇESİNİ İNDİRMEK İÇİN TIKLAYINIZ<<

Kaynak: Zaman