Etiket: kesret

pervane gibi yanmağı ister deli gönlüm, her şam-u seher ah ile efgandan usandım

Seyreyle güzel Kudret-i Mevlâ neler eyler
Allah’a sığın, Adl-i Taalâ neler eyler

Canan’a gönül vereli ben candan usandım
Hem düşeliden derdime dermandan usandım

Suları şikest, meyleri kalp Hazreti Hak’tan
Bir ane değin ettiğim isyandan usandım

Meyl eylemezem gayrisine tevbeler olsun
Bu ane değin ettiğim isyandan usandım

Pervane gibi yanmağı ister deli gönlüm
Her şam-u seher ah ile efgandan usandım

Kalmadı firak giryesine sonra mecalim
Vuslat dilerem Yâr’ime hicrandan usandım

Işk ile enes oldı gönül geçdi sivadan
Ben sohbet-i nas ülfet-i yârandan usandım

Çün zerre vefa bulmadım ihvan-ı zemandan
Şol yüzleri dost özleri düşmandan usandım

Vird edeyim İsmi’n hemen Hayret-i Hakk’ın
Kesret ile ünsiyet-i insandan usandım

Kuddûsî’ye vahşet golüben cümle sivadan
Der her ne ki ağyar var ise andan usandım

Uşşak Makamı

(Alvarlı Efe Hazretleri)-(erzurumlu hazret-i şeyh muhammed lütfi efendi)-(Raci Alkır)


Okumaya devam et “pervane gibi yanmağı ister deli gönlüm, her şam-u seher ah ile efgandan usandım”

Ben sanırdım âlem içre bana hiç yâr kalmadı / Ben beni terk eyledim bildim ki ağyâr kalmadı

Bu eserin bestekârı olan Şeyh Hâfız Hüseyin Hâlis Efendi, Şehremini’deki Remlî Tekkesi’nin şeyhi olup, eseri okuyan Zâkirbaşı Albay Salahaddin Gürer’in dayısıdır. Zâkirbaşı Salahaddin Gürer, diğer dayısı Râşid Efendi’den olduğu kadar Hâlis Efendi’den de çok istifâde etmiştir…

Nutuk : Niyâzî Mısrî Kuddise Sırruh
Beste : Şeyh Hâfız Hüseyin Hâlis Efendi
Makam : Mâhur
Okuyan : Zâkirbaşı Albay Salahaddin Gürer

DSC_0025Ben sanırdım âlem içre bana hiç yâr kalmadı
Ben beni terk eyledim bildim ki ağyâr kalmadı

Cümle eşyâda görürdüm hâr var gülzâr yok
Hep gülistân oldu âlem şimdi hiç hâr kalmadı

Gece gündüz zâr u efgân eyleyüp inlerdi dil
Bilmezem n’oldu kesildi âh ile zâr kalmadı

Gitti kesret geldi vahdet oldu halvet dost ile
Hep Hakk oldu cümle âlem şehr u pâzâr kalmadı

Dîn diyânet âdet ü şöhret kamu vardı yele
Ey Niyâzî n’oldu sende kayd-ı dindâr kalmadı

Niyâzî Mısrî