Etiket: müzik

Çanakkale yiğitleri Dünya denen kârdan geçti

Serden geçti, yârdan geçti
Çanakkale yiğitleri
Dünya denen kârdan geçti
Çanakkale yiğitleri

Gidenler geri dönmedi
Onlar önce vatan dedi
Ne acılar göğüsledi
Çanakkale yiğitleri

Bu vatanın her karışı
Namustur toprağı, taşı
Her biri Seyit Onbaşı
Çanakkale yiğitleri

Bayrağın canlı hâlidir
Sanki Bedir’in emsalidir
Şehadetin timsalidir
Çanakkale yiğitleri

Tüter ocak, yanar hale
Can sundular istiklale
Yıldız oldular hilale
Çanakkale yiğitleri

Söz-Beste: Uğur Işılak

uğur ışılak çanakkale yiğitleri

Uzun bir yol sonunda seni buldum kolumda Çok şaştım buna selam vermezken yaramaz ne oldu

Yaramaz Ne oldu Sana

Uzun bir yol sonunda seni buldum kolumda
Çok şaştım buna selam vermezken yaramaz ne oldu sana
Söyle kaçardın bakınca ben sonra sen oldun hep gülen
Yanımdasın bu gün sen söyle bana söyle neden

Neşe bizim şimdi koşalım ver elini
Günlerden beri dünya bir cennet sen de bir meleksin sanki
Söyle kaçardın bakınca sen sonra sen oldun hep gülen
Yanımdasın bu gün sen söyle bana söyle neden

Söyle kaçardın bakınca sen sonra sen oldun hep gülen
Yanımdasın bu gün sen söyle bana söyle neden

Sordum sarı çiğdeme: Anan baban var mıdır? – Ne sorarsın hey derviş, Anam yer babam yağmur

Sordum sarı çiğdeme
-Sen nerede kışlarsın
-Ne sorarsın hey derviş
Yer altında kışlarım
Sordum sarı çiğdeme
-Yer altında ne yersin
-Ne sorarsın hey derviş
Kudret lokması yerim
Sordum sarı çiğdeme
-Senin benzin ne sarı
-Ne sorarsın hey derviş
Hak korkusun çekerim
Sordum sarı çiğdeme
-Anan baban var mıdır
-Ne sorarsın hey derviş
Anam yer babam yağmur
Sordum sarı çiğdeme
Asacığı elinde
Hak kelamı dilinde
Çiğdemde dervişlik var
Pir Sultan’ım erlerle
Yüzü dolu nurlarla
Ak sakallı pirlerle
Çiğdemde dervişlik var

Pir Sultan Abdal
Müzik, Fazıl Say
(birinci versiyon “İlk şarkılar” opus 5, 1994 / ikinci versiyon, opus 47, 2013)
Serenad Bağcan, vokal
Fazıl Say, piyano
Pelin Halkacı Akın, keman
Çağ Erçağ, viyolonsel
Aykut Köselerli, bendir

neşet ertaş – nedir bu başımda bu sevda nedir?

nedir bu başımda bu sevda nedir (oy)
yandım ataşıña ben gaç senedir
sevdiğim derdime derman sendedir (oy)
derdimin dermanını ver de öyle git

goñül mecnun olmuş çölde geziyor
talih galem olmuş gara yazıyor (oy)
gün geçtikçe yārelerim azıyor
mevlâyı seversen sor da öyle git

eyüp gibi yārelerim azıyor
mevlâyı seversen sor da öyle git

bülbül gibi ahım kaldı güllerde
baykuş gibi öttüm viran yellerde
bir garibim kaldım gurbet ellerde
perişan halimi sor da öyle git

ñ

Aşk nedir nasıldır bilen var mı, Hadi öl denince ölen var mı

 

Aşk nedir nasıldır bilen var mı
Sevip de her zaman gülen var mı
Ben seviyorum demek çok kolay
Hadi öl denince ölen var mı
Sevip de her zaman gülen var mı

Beste: Avni Anıl
Güfte: İlham Behlül Pektaş
Makam: Nihâvend
Usûl: Düyek Okumaya devam et “Aşk nedir nasıldır bilen var mı, Hadi öl denince ölen var mı”

aklıma düşünce seni düşününce içim içime sığmıyor

Başım yine darda
Yüreğim firarda
Gövdem peşimde değil

Emir oldu vaki
Aşkı doldur saki
Aklım başımda değil

Ciğerim yanıyor
Gören aldanıyor
Dert gözyaşımda değil

Aklıma düşünce
Seni düşününce
İçim içime sığmıyor
Yine hüzün var
Gelse de bahar
Sensiz günüm doğmuyor

Sürüklendim aşka
Yolum yoktu başka
Bir şey elimde değil

Hicran ne, dertli kim
Yaradan şahidim
Sevda dilimde değil

Sen yoksan biterim
Kaybolur yiterim
Yokluk ölümde değil

Aklıma düşünce
Seni düşününce
İçim içime sığmıyor
Yine hüzün var
Gelse de bahar
Sensiz günüm doğmuyor

Söz – Müzik: Uğur Işılak

IMG_2018-05-01_18_59_12-1.jpg

nühüft nedir, nühüfte ne demek?

nühüft: (ﻧﻬﻔﺖi. (Farsça nuhuft “gizli”den) Mûsikîmizde yegâh makāmına aşîran (mi) perdesine nakledilmiş bir uşşak dörtlüsü ilâvesiyle elde edilen, en az altı buçuk asırlık bir birleşik makam: 

Uşşak usûlüyle nühüft etti nevâsın / Gördü ki çıkış vermedi zîr ü bem-i hasret (Nedim). 

Haftada iki gün usûl ve saz muallimleri gelirdi… Biz hepimiz diz çöküp halka olarak nühüft, dilkeşhâveran faslının devr-i kebirleriyle ağır bestelerinden, şarkılarından geçer, hoca hanımdan da Kur’ân-ı Kerim okurduk (Fahri Celâl).


nühütfte: (ﻧﻬﻔﺘﻪsıf. (Farsça nuhufte) Gizli, saklı: 

Nühüfte gevher-i kân-ı maârif dürc-i tab’ında / Fürûğ-ı nûr-ı takvâ vech-i pâkinde hüveydâdır (Fıtnat Hanım). 

Mâhiyyeti kendisince meçhul / Bir sır ki durur nühüfte serde (İsmâil Safâ).

(…) Seyelân ederek o âna kadar nühüfte duran hissiyâtını uyandırıyor (Hüseyin C. Yalçın).