Etiket: ülkücü

beyaz çoraplı muhalif ülkücüler


Milliyetçi Hareket Partisi
’nde muhalif kanadın sosyal paylaşım platformlarında başlattığı “Beyaz Çorap Hareketi”, parti içerisindeki muhaliflerin partide özellikle de yönetimde değişim isteyen mesajlarıyla yayılıyor.
beyaz-corap-hareketiMilliyetçi Hareket Partisi Genel Merkezi ise bu hareketten endişeli değil. Aksine genel merkez yöneticileri, espriyle başlayan Beyaz Çorap hareketine espriyle karşılık verirken, “İyi oluyor. Böylece kim muhalif anlayabiliyoruz. Bu hareketi destekliyoruz” diyor.

beyaz-corap-ulkuculer“Beyaz Çorap hareketi”, Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Bahçeli’nin yönetime geldikten sonra partide yasakladığı tutum ve davranışları simgeliyor. Sosyal paylaşım sitelerinde örgütlenen gençler arasında başlayan hareket, “beyaz çoraplı” fotoğrafların paylaşılmasıyla yayılıyor. Genel merkez tarafından bir yaptırımla karşılaşmamak için yüzlerini değil, beyaz çoraplı ayaklarının fotoğrafını paylaşanlar, Milliyetçi Hareket Partisi ’nde değişim çağrısında bulunuyorlar.
Devlet Bahçeli’nin Genel Başkan olduktan sonra beyaz çorabı yasaklamasını bir simge olarak kullanan muhalifler, Bahçeli’nin yönetim anlayışına karşı da beyaz çorap direnişi ile bayrak açıyor. MHP Lideri Bahçeli göreve geldikten sonra beyaz çorap ile birlikte ayakkabının topuğuna basılmasını da yasaklamıştı.

Devlet Bahçeli, Genel Başkan koltuğuna oturduktan sonra özellikle ülkücü gençlerin yaşantısına, giyim kuşamına ilişkin kurallar getirmişti. Beyaz çorap ve ayakkabının topuğuna basılmasının yanı sıra kurt gibi “ulumak” da men edilmişti. 2002 Yılında Bahçeli, Teşkilatına “Beyaz çorap giymeyin, tespih taşımayın, sarkık bıyıkları kesin” talimatı verdi. Kurt işaretine yasak getirmeyen Bahçeli,  zaman zaman karşılama ve uğurlamalarda  ülkücü gençler arasında coşkuya kapılıp uluyanlar olduğunda sert tepki verip,  “derhal Ocak dışına çıkarın!” diyerek biletini kesiyor.

tüm sorulara yanlış cevap verene 65 puan

Adana’da bir ortaokulda müdür yardımcısı olarak görev yapan İbrahim Sezer, 19 Ekim’de yapılan okul müdürlüğü sözlü sınavında, protesto amacıyla kasıtlı olarak tüm sorulara yanlış cevap vermesine rağmen 65 puan aldığını öne sürüp, sonuca itiraz etti.

ulkucumuallimler

Ülkücü Muallimler Birliği Adana Şubesi Başkanı da olan İbrahim Sezer, sözlü sınavlarla ilgili Danıştay İdare Dava Daireleri Genel Kurulu’nun 2008’deki kararını hatırlattı. Sezer, bu karara göre söz konusu sınavın sesli ve görüntülü olarak kayıt altına alınması, soru ve cevapların tutanağa geçirilmesi, takdir edilen notun gerekçelerinin ortaya konulması gerektiğini, ancak bunların yapılmadığını iddia etti. İbrahim Sezer şunları söyledi: Okumaya devam et “tüm sorulara yanlış cevap verene 65 puan”

Muhsin Yazıcıoğlu’nun en büyük hayali

Yazıcıoğlu’nun en büyük hayallerinden biri, dava arkadaşlarıyla birlikte ”Bozkurt çiftliği” adını verdiği çiftlikte yaşamaktı. Yıllar önce hayali kurulan bu çiftlik gerçeğe dönüşemedi

 

Yıllar önce arkadaşlarıyla birlikte yola çıkan Yazıcıoğlu, hangi üniversiteyi okuyacağını arkadaşlarıyla arasında çektiği kura ile belirlemişti. Her biri farklı bölümlerde okuyacak ve ilerde ”Bozkurt” adını verdikleri çiftlikte aileleriyle birlikte yaşayacaklardı.

Kurada veterinerlik bölümünü çeken Yazıcıoğlu, Ankara Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi’ni okudu. Dava arkadaşları ise farklı bölümlerden mezun oldu. Her biri farklı branşlara sahip Yazıcıoğlu ve arkadaşlarının yolları zaman içinde pek çok yerde kesişti, ancak Bozkurt çiftliğinde bir araya gelmek nasip olmadı.

Kaynak:HABER7

Ülkücüler AK Parti’ye neden oy verir?

Ulusalcı Yeniçağ Gazetesi yazarı Hasan Demir bugünkü “Ülkücü AKP’ye niçin oy veriyor?” başlıklı köşe yazısında ülkücü kesimin bu açmazını işledi. Demir’e göre bu sorunun cevabı neymiş?

Ülkücü AKP’ye niçin oy veriyor?

“Sahi, bazı ülkücüler AKP’ye niye oy veriyor? Bırakınız oy vermeyi, ülkücüler, hadi şöyle diyelim, “AKP kurulana kadar MHP ve Ülkü Ocakları çatısı altında bulunmuş kişiler”, AKP listesinden Meclis’e giriyor, belediye başkanı oluyor, il genel meclisi ve belediye meclisi üyeliklerine aday oluyorlar. Bu kişiler sıradan kişiler değil, oy
potansiyeli olan kişiler.

Peki bu iş nasıl oluyor?

Bu soruya Devlet Bey’cilerin cevabı, “Yeniçağ’ın yüzünden” şeklinde.

Bunu inanarak söyleyenler var. İyi de, Yeniçağ’ın haber ve yorum sayfalarının 5’te 4’ü AKP’nin ülke, devlet ve millet zararına olan icraatlarını günışığına çıkaran satırlarla doludur. Yeniçağ AKP’yi eleştirdikçe, ülkücülerin bir kesiminde, “Yahu şu Yeniçağ AKP’yi çok hırpalıyor, bu kadar da olmaz!” diyerek, “mağdura sahip çıkma” duygusu mu oluşuyor? Yeniçağ günlerce ve yeri geldikçe Erdoğan’ı şehide kelle, Öcalan’a sayın dediği için yerden yere vururken ülkücülerin AKP’ye akmasının sebebi olarak Yeniçağ’ı görmek ve göstermek sağlıklı bir
değerlendirme değil sathî ve duygusal bir sonuca varma yöntemidir.
Ülkücü tabandan AKP’ye oy akışının gerçek sebeplerini bulmak için ciddi bir sosyolojik araştırma yapılması gerekmez mi? Gerekir ve bu görev MHP Genel Merkezi’nindir.
İnsan benim oyum niye benim değil diye hiç mi merak etmez?
Etmezse, bunun bir sebebi olması gerekmez mi?

Bir köşe yazısı imkanları içersinde cevabı aranacak sorular şunlardır:

“- Bir ülkücü, şehide kelle Öcalan’a sayın diyen bir lidere niye oy verir?”
“- Fransa Danone yoğurtlarını bile stratejiktir diye yabancılara satmazken bir ülkücü Telekom’undan bankaları ve vatan topraklarına kadar her şeyi özelleştirme adı altında yabancılara satan bir partiden nasıl aday olur, o parti için nasıl olur da sandık başına gider?
” – Yine bir ülkücü, her kararı ve talebiyle Türkiye’yi bir adım daha Sevr şartlarına yaklaştıran AB için, ‘Ne pahasına olursa olsun Avrupa Birliği’diyen AKP’nin çatısı altında nasıl yer alabilir?
Evet, bütün bunlar daha fazlası nasıl olabilir?

Bütün bunlar maalesef tek bir şartla olabilir.

Ülkücüler geçmişte AKP’ye oy vermiş bugün bir kısmı yine AKP’ye oy verecekse (inşallah vermezler), bunun bir tek sebebi vardır, o da, ince eleyip sık dokuduklarında AKP ile MHP arasında öyle fazla bir fark görememelerindendir. Onlar bir zamanlar omuz omuza canları pahasına mücadele verdikleri arkadaşları ile karşılaştıklarında evet mahcup olmaktadırlar, ama herhalde, madem benim eski partimin şimdiki haliyle AKP arasında o kadar da derin bir fark yok, öyleyse biz iktidarda bulunanın içinde yer alalım diyenlerdir.
Bu düşünce yanlış mıdır?

Elbette yanlıştır.

Hani şair, “Sahipsiz vatanın batması haktır/Sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır” der ve haklıdır ya, durum burada da aynıdır.
İcraatın, duruşun, dava arkadaşlarını kucaklayışınla sen sahip çıkmazsan tutacak birileri Demirel’in deyimiyle senin arazine önce gecekondusunu, sonra ‘kat karşılığı’ gökdelenini dikecektir!

Ülkücü, (hadi yine eski ülkücü diyelim) Öcalan’a sayın, şehide kelle diyene oy verirken acı duyuyor, ama kendini, biz iktidar ortağı iken de Öcalan’ın idamı önlendi diye teselli ediyor. Haklıdır, haksızdır, konuştuklarımız böyle diyor. Erdoğan dönemine benzer özelleştirmeler MHP’nin iktidar ortağı olduğu dönemde de yapıldı, hem en stratejik olanı, Türk Telekom’un bir bölümüydü bunlardan biri de. Eh, MHP’nin parti programı da AKP’nin yol haritası gibi; mesela AB üyeliği için, “Bu bir devlet politikasıdır” diyor, e o zaman geriye bir Erdoğan’ın BOP Eşbaşkanlığı kalıyor.
Erdoğan bu farkı makam ve nemayla, Devlet beyin iten ve uzaklaştıran tavrına karşı kol kanat germe, ilgilenme özelliğiyle kapatıyor; ortaya işte bugünkü netice çıkıyor..

Gerçek bu iken fatura Yeniçağ’a kesiliyor, karartma yapılıyor.”

Kaynak:HABER7