Söyleyin güneşe bu gün doğmasın
Nazlı yar geliyor benzi solmasın
Aman aman sürmeliye ben yandım aman
Irmak taştı kenarını sel aldı
Küçücükten bir yar sevdim el aldı
Aman aman sürmeliye ben yandım aman
Sürmelimin gözlerine mailem
Ayda bir selami gelse kailem
Aman aman sürmeliye ben yandım aman Okumaya devam et “Hafız Burhan – Söyleyin güneşe bugün doğmasın”
Etiket: yar
görsek gonca dudaklı yari ziyan ederiz / gül yüzü için bülbül gibi figan ederiz (Avni)
FATİH SULTAN MEHMET ( Avnî ) DİVANI’NDAN
GAZEL – I
Görsek ol gonca-lebi çak-ı giriban iderüz
Gül yüzün yâdına bülbül gibi efgan ederiz
çak-ı giriban: yaka yırtmak, yakasını parçalamak
gonca-lebi: gül dudaklı
efgan etmek: bülbülün kendinden geçmiş haldeki şakıma durumu hali
O gonca gül dudaklı yari ne zaman görsek çılgına dönüp yakamızı yırtarız
O gül gibi güzel yüzünü ne zaman anarsak bülbül gibi feryatlar koparırız
Sevgiliyi genel olarak güle benzeten şair, her nasıl ki bülbül güle olan aşkını feryat figan şakıyarak belirtiyorsa, kendisini de bülbüle benzeterek sevgilinin güzelliğine duyduğu aşkı feryatlar kopararak dile getirdiğini belirtiyor.
Hasta dil kapuna varsa n’ola tımar ister
Yine bu derde anun derdine derman iderüz
Hasta gönlün kapına kadar gelmişse bunda ne var. Aciz gönlüm şifa aramaktadır.
Biz onun derdinin dermanının yine bu kapıdan bulunacağını umuyoruz.
Gönlü aşk ızdırabına sokan sevgilidir. Bunu şairin “biz onun derdinin dermanının yine bu kapıdan bulunacağını umuyoruz” dizesindeki “yine” sözcüğünden anlıyoruz. Yani şair “derdim de dermanım da sensin” demek istemiştir.
Mihr ün ey hüsn-i bedi u leb-i la’li şirin
Kıssa-i Hamza gibi âlem’e destan ederiz Okumaya devam et “görsek gonca dudaklı yari ziyan ederiz / gül yüzü için bülbül gibi figan ederiz (Avni)”
vallahi inan dertli gönül hep seni sordu
varıp bir kötüye sen olma nöker / çarhına değer de dolunu döker
Yar ey gönül ne gezersin seyran yerinde
Ah alemde her şeyin var olmayınca
Yar ey olura olmaza da sırrını çezme ey
İki başlı muhib yar olmayınca
Varıp bir kimsenin kuyusun kazma
İçine düşersin de yolundan azma
Olura olmaza dost deyip geçme
Kıymatını bilir de yar olmayınca
Gönül ne gezersin seyran yerinde
Alemde her şeyin var olmayınca
Olura olmaza dost deyip gezme
Bir ahdine bütün yar olmayınca
Yürü Sufi yürü, yolundan azma
Elin gıybetine kuyular kazma
Varıp her dükkanında metaın çözme
Yanında mürşidin var olmayınca
Kalktı havalandı gönlümün kuşu
Kavga, gıybet etmek kötünün işi
Üstadın tanımaz bunda her kişi
Anın kim mürşidi er olmayınca
Varıp bir kötüye sen olma nöker
Çarhına değer de dolunu döker
Ne Huda’dan korkar ne hicap çeker
Bir kötüde namus ar olmayınca
Şah Hatayi’m edem bu sırrı beyan
Kamil midir cahil sözüne uyan
Bir baştan ağlamak ömredir ziyan
İki baştan muhip yar olmayınca
metâ: Kumaş, elbise vb. giyilen, kullanılan veya herhangi bir şekilde kendisinden faydalanılan eşyâ, mal.
nöker: Kul, köle, birinin yanında bulunan, maiyetinde olan kimse, hizmetçi.
muhip: sevgi duyan, sevgi besleyen, seven.
çarh:
1. Çark, dönen tekerlek, tekerlek gibi dönen şey
2. Gökyüzü, kâinat, felek, âlem, dünya
3. mec. Tâlih, baht, zaman, devran
sor güle bülbül ne çeker hârın elinden / bir dahi gül koklamayım yârin elinden
Belma Hanım
Makamı : Bestenigâr
Usûlü : Curcuna
Bestekâr: Hammâmîzade İsmail Dede Efendi
Güftekâr: Hammâmîzade İsmail Dede Efendi
Ben seni sevdim seveli kaynayıp coştum
Aklımı yağmaya verip, fikrimi şaştım
Mecnûn’a şimdi eş olup dağlara düştüm
Sor güle bülbül ne çeker hârın elinden
Bir dahi gül koklamayım yârin elinden
Her yari gözüm sever görünce, O yari gönlüm sevdi neyleyim
Ömür ver ya Rabbim sevdiğimi seveyim, sevdiğim yoksa ben bu ömrü neyleyim.
Her yari gözüm sever görünce, O yari gönlüm sevdi neyleyim. Ver şu gönlümün sevdiğini,
yaşlanınca mutlu mesüt öleyim huzuruna geleyim O cennetin kapısından InşAllah senin rızanla gireyim.